13 Ekim 2010 Çarşamba

Milli takım ve Yönetilememek

Aslında yazıyı Almanya maçı sonrası yazmıştım ama dedim ki Azerbaycan maçında belki bişeyler değişir belki bazı şeyleri eleştirmek için erkendir. Fakat değişen hiç birşey olmadı.

Sorunları görmek için önce biraz geçmişe bakmak lazım. Fatih Terim döneminde herkesin ortak kanıya vardığı ve her maç gözümüze sokulan bir gerçek vardı; Türk Milli Takımı'nın taktik diziliş ile oyun mantalitesiyle değilde hırsıyla azmiyle maç kazanıyor olduğu gerçeği. Fatih Terim'in yaşamış olduğu başarılar O'nun ne kadar iyi bir teknik direktör olduğunun göstergesi olarak kabul edilebilir. Fakat Fatih Terim'in Milli Takımdaki 2. dönemi için teknik direktörlükten çok amigoluk da diyebilcek bir duruma gelmiştik. Her maça yanlış çıkartılmış görünen bir kadro ile başlanan, devre arasında soyunma odasında gaza gelen futbolcular; 2. yarı çıkan defansif oyuncular ve giren hücum oyuncularıyla ancak doğrunun bulunabildiği bir oyun şablonu... şeklinde uzar gider 2. Fatih Terim dönemi. Fakat o dönemde var olan şey de; yüreğiyle oynayan 90 dakika maça asılmaya çalışan bir milli takımdı. Euro2008'de bu tutmuştu, fakat Dünya Kupası elemelerinde sadece motivasyona dayalı sistem yetmeyince, alınan puan kayıplarıyla motivasyon da düşünce milli takımımız Dünya Kupasına gidemedi. Bunun yanı sıra; Fatih Terim'in en çok eleştirildiği konu taktiksel olarak bir türlü oturmayan takım değildi, en çok eleştirildiği konu takımlarında başarılı olan bazı oyuncuların ısrarla milli takıma çağırılmamaları buna rağmen takımlarında forma şansı bile bulamayan bazı oyuncuların milli takımda banko oynamalarıydı....
Bu Fatih Terim döneminin kısa bir özetiydi, zaten futbolu takip eden herkesin bildiği üzerine konuştuğu şeylerdi.

Fatih Terim gönderildi, yerine; milli takıma bir oyun düzeni oturtacak, oyunculara performanslarına göre formayı dağıtacak bir teknik direktör arayışları başladı. Gittiği her takımda başarıyı sağlamış, tecrübeli bir isim olarak Hiddink'te karar kılındı ve anlaşmalar yapıldı.

Aslında ilk yönetim yanlışı da burda yapıldı; milli takım antrenörümüz ligimizi izlemiyor, Anadolu klüplerinin maçlarını da izlemeli, tv başında değil bizzat stada gitmeli milli takımın hocası diye ahkam kesiliyordu önceleri. Hiddink ise zamanının bir kısmını Hollanda'da bir kısmını Türkiye'de geçirmesini kabul eden bir anlaşmaya imza atmıştı.
Böyle bir anlaşmanın kabul edilmesiyle birlikte TFF'ye düşen görev, Hiddink'le masaya oturup; maçlara gidip oyuncuları izliycek, düşünülen taktik yapısı içine dahil olabilecek oyuncuları belirleyebilcek ve Hiddink ile düzgün dialog kurabilecek bir ekibin oluşturulmasıydı. Fakat 2. yanlışta burda yapıldı, Hiddink'in Türkiyedeki gözü kulağı olma görevi Oğuz Çetin ve ekibine verildi. Burada yapılan yanlışlık, Fatih Terim döneminde çağırılan oyuncular ve taktik yapısı beğenilmezken, maçlara milli takım için gözlemcilerin gitmediğinden dolayı şikayetler mevcutken; Hiddink'in kadro seçiminde, taktik oluşturmasında yardım alacağı ekip, bir önceki beğenilmeyen ekibin aynısı olarak korundu.
TFF, Hiddink'i getirirken; yeni bir çağ açıyoruz, tekrardan milli takım için kadrolaşma yapıyoruz, sıfırdan başlıyoruz.... diyemedi. Başta Hiddink olsun arka taraf aynı tas aynı hamam devam etsin dedi. Hal böyle olunca Almanya ve Azerbaycan maçlarının ardından en çok eleştirilen konuda; Hiddink'ten çok yardımcı ekibi oldu.
Euro 2012 kuraları için; çekilebilecek en güzel kuralardan birini çekmiştik. Grubumuzda güçlü takımlar mevcuttu fakat adeta deplasman yoktu. 2 tane Türki Cumhuriyet ve Avrupa'da Türk yoğunluğunun en yüksek olduğu ülkelerden 3 tanesi. Sözde revizyona gitmiş ve başına dünyaca ünlü bir teknik adam getirmiş milli takımımız için şeker gibi kuraydı gözümüzde. Şimdiden Euro 2012 hayallerine dalmıştık. Şu an elimize yüzümüze bulaştırmış durumdayız, revizyonu da hayallerimizi de.

Kadro konusunda da aslında şöyle bir durum var; Hiddink sezon başında Dünya Kupası öncesi Türkiye'den pek çok oyuncuyu Amerikaya kampa götürdü ve hazırlık maçları oynattı. O dönemde kadroya çağırılan fakat daha sonrasında milli formaya uzak kalan bazı futbolcular oldu. Benim bu konuda ki yorumum; Hiddink orada bazı oyuncuları; takımlarında ne kadar başırılı olsalarda kendi sisteminde başarılı olamayacaklarını düşündüğü için kafasında ki milli takım kadrosundan çıkartmış olabilir. Fakat yinede kendi klübünde harikalar yaratan, görevini yerine getiren oyuncular yerine, klübeye mahkum yada vasat performansla oynayan oyuncuların düzenli olarak milli takıma girmesi sorununa çözüm bulunabilmiş değil.

Milli takımımız için grup maçlarının en kritiği olarak nitelendirilen ve grup liderini belirliyecek maç olduğuna inanılan Almanya maçı öncesi takımın yönetilememesi de ayrı bir soru işareti. Dünya kupasında oynadığı futbolla herkesin beğenisini kazanan Avrupa devlerinden biri karşısında saha çıkılacak olmasına rağmen maç öncesi 1 hafta boyunca 2 konu konuşuldu; Mesut'un Almanya milli takımında oynaması ve Arda'nın sakatlığı.
Kimse Almanya'yı nasıl yeneriz diye konuşma gereği görmedi. Gurbetçi futbolcularımız medyada boy gösterip Mesut'u eleştirip durdular. Teknik heyet ise Arda milli takıma sakat mı geldi, milli takımda mı sakatlandı sorusuna cevap verip bu konuya yoğunlaştılar. Almanya karşısında oynamayacağı belli olan Arda konusunu maçtan sonra konuşalım, önce maça yoğunlaşalım, konsantrasyonumuz dağılmasın diyen olmadı, askine öyle bir ortam yaratıldı ki Arda yoksa hayatta yenemeyiz denecek duruma getirildi bu tartışmalar maç öncesinde. Diğer yanda da sanki Mesut, Almanyada değil de bizde oynasa Almanya'yı kevgire çeviririz, ama Mesut Almanya'da forma giyiyor yandık dercesine bir tartışma ortamı yaratıldı.
Sonuç olarak milli takımımız sahaya ciddi bir inançsızlık içinde ve maça hazır olmadan çıktı. Maç boyunca takımın neresinden tutulsa elde kaldı.
Milli takımlar için de sakatlık önemli bir mevzudur, oyunu üzerine kurduğun yıldız oyuncunun sakatlanması belki planlarını altüst ediyor olabilir, bu bakımdan Arda konusu bir yere kadar tartışılabilir. Fakat dünya üzerinde başka hiç mi formunda Türk sol bek yoktur da, Sabri sol bekte oynatılır. Önemi düşük rahat bir maç olsa deneme amaçlı mı diye düşünülebilir fakat böyle önemli maç için fazlasıyla riskli bir hamleydi. Benzer bir şekilde sağ kanatta oynamaya alışkın Hamit'in sol kanatta denenmesi, sakatlıktan yeni çıkmış daha takımında düzenli forma şansı bulamamış, bulduğunda da sol açıkta oynatılmış, Özer'in sağ açıkta denenmesi olayı var.

Zaten teknik ekibi nedeniyle eleştirilen, kazanılan 2 maç sonrası hemen gaza getirilen Dünya Şampiyonu ilan edilen milli takımımız, kritik maçlar öncesi düzgün bir kriz yönetimi sergileyemeyince; önce Almanya karşısında hezimete uğradı, daha sonra da Azerbaycan gibi gelişim aşamasında bir futbol anlayışına sahip takıma mağlup oldu.

Dipnot: Bizim milli takımımız kadar duran toptan pozisyon veren gol yiyen başka milli takım var mı acaba, tamam klüp takımlarımızın da Avrupa Kupaları'nda duran top zaafiyeti var fakat bu kadar deneyimli bir teknik direktörün hala duran toplarda adam adama savunma mantalitesi oturtmaya çalışıp, her seferinde kaçan adamlar sayesinde rakiplere pozisyon verirken, bu kararının arkasında durması çok acayip

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails