29 Ağustos 2010 Pazar

2010 FIBA Dünya Şampiyonası 1.Gün


  • A grubu
  1. Sırbistan__1__0__+50__2
  2. Arjantin__1__0__+4__2
  3. Avustralya__1__0__+1__2
  4. Ürdün__0__1__-1__1
  5. Almanya__0__1__+4__1
  6. Angola__0__1__-50__1
  • Angola - Sırbistan:44 - 94
  • Almanya - Arjantin:74 -78
  • Avustralya - Ürdün:76 -75

Sırbistan-Angola maçı beklenildiği gibi bitti ve Sırbistan farklı kazandı.Sırbistan'da cezalı oyuncular olsa da hiç zorlanmadılar.Aslında hiç fikstüre bakmadan Sırbistan'ın cezalı oyuncularından dolayı zorlanacağı düşünülebilirdi.Yalnız Sırbistanlı oyuncular cezalarını Ürdün ve Angola gibi rakipler karşısında çekecek.İlginç tabi.Bir ayar yapıldığı düşünülebilir.Neyse...

Almanya mütavazi kadrosuyla Arjantin'i baya zorladı.Aslında şöyle birşey sorulabilir.ALmanya mı zorladı yoksa Arjantin mi daha istediği seviyeye gelemedi?Arjantin'i Efes Pilsen Cupta izlediğimizde iyi olmadıklarını görmüştük.Özellikle ilk beş oyuncusu Nocioni olmayınca Arjantin zorlanıyor.Nocioni olmadığı sürece Arjantin başarılı olamaz.Her ne kadar Arjantinli oyuncular bu şampiyonanın kendilerini için önemli olduklarını bildikelri halde...

Şampiyonada sürpriz yapması beklenen Avustralya ilk maçta Ürdün karşısında zorlandı.Maçı izlemediğimden takımların nasıl oynadıkları hakkında bir fikrim yok.Avustralya'nın zorlansa da kazanması kendileri için önemli.En azından bir kazaya uğramadılar.
  • B Grubu
  1. ABD__1__0__+28__2
  2. Slovenya__1__0__+24__2
  3. Brezilya__1__0__+16__2
  4. İran__0__1__-16__1
  5. Tunus__0__1__-24__1
  6. Hırvatistan__0__1__-28__1
  • Tunus - Slovenya:56 -80
  • ABD - Hırvatistan:106 - 78
  • İran - Brezilya:65- 81
Günün ilk maçında Slovenya sanki kendi evinde oynuyormuş hissi veren taraftar desteğiyle Tunus'u kolay geçti.Taraftar gerçekten inanılmazdı.Ev sahibi olmamıza rağmen takımlarına bizden daha iyi destek verdiler.Slovenya için büyük bir avantaj.

Merakla beklenen ABD takımı Hırvatistan engelini hiç zorlanmadan geçti.ABD'nin kadrosu genç oyunculardan oluşuyor.Bu gençler hep ABD'nin B takımı diye adlandırıldıklarından belli ki biraz gurur meselesi yapmışlar.Maç içinde sürekli hareket halindeydiler.Oyun ritimleri hiç düşmedi.Sürekli beşer beşer değişiklik olmasına rağmen oyuna girenler kalınan yerden devam ettiler.Bu durum ABD'nin madalya şansını bir nebze arttıracak bir unsurdur.Bakalım bu hırsları gruptan çıktıktan sonra da devam edecek mi?

Grubun son maçında Brezilya ile İran karşı karşıya geldi.Slovenler kadar olmasa da İranlılar takımlara önemli derecede destek verdiler.Maça gelirsek Brezilya beklenildiği gib i kazandı.Aslında bu gruptan ABD'nin 1. çıkacağını düşünürsek 2.yi Brezilya - Slovenya maçı belirleyecektir.

  • C Grubu
  1. Türkiye__1__0__+39__2
  2. Rusya__1__0__+9__2
  3. Yunanistan__1__0__+8__2
  4. Çin__0__1__-8__1
  5. Porto Riko__0__1__-9__1
  6. Fildişi__0__1__-39__1
  • Yunanistan - Çin:89 -81
  • Rusya - Porto Riko:75 -66
  • Türkiye - Fildişi:86 - 47
Yunanistan - Çin maçını 2.çeyreğin ortalarından itibaren izledim.Çin izlediğim andan itibaren hep alan savunması yaptı.Alan savunması yaparken Yunanlılara üçlük antremanı havası yaşattılar.Yunanlılar kullandıkları 68 toptan 39u üçlük idi.Yunanlılar eğer üçlük yüzdeleri %33 değil de daha yüksek olsaydı Çin hiçbir zaman maça ortak olamazdı.Çünkü ne zaman Yunanistan üçlükleri soksa hemen fark açılıyor, ne zaman sokamamaya başlasa fark kapanıyordu.Hatta bir ara Çin öne bile geçmişti.Çinliler biraz tecrübesizliklerinden dolayı çok basit top kayıpları yaptılar.Belki istatistiklere baktığımızda Yunanlılar top kaybında öndeler ama maçı izleyenler de görmüştür.Genellikle kendi alanlarından top çıkarırken 3-4 top kaybettiler.Arayı kapattıkları anda gelen bu top kayıpları olmasa belki dün Çin kazanmış olacaktı.Ama şunu söylemek lazım.Bu Çin çok can yakar.Dikkat etmemiz lazım.Yunanlılara gelirsek beğenmediğimi söylemeliyim.Tamamen kısalara dayanan oyunlarıyla başarı kazanacaklarını düşünmüyorum.Eğer Türkiye kısa savunmasında sorun yaşamazsa dünkü gibi oynayan Yunanistan'ı yener diye düşünüyorum.

Grubun 2. maçının ilk yarısı tam bir felaketti.İki takımda maça çok kötü başladılar.Bir ara Kaan Kural söylemişti.Porto Riko 3/16 ile, Rusya ise 5/16 ile oynadı ve maçın o bölümünde Rusya 12-8 öndeydi.Birkaç dakika daha izledim sonra kapattım.İzlediğim dakikalar iki takım için bir fikir vermedi ama Rusya genel olarak bildiğimiz gibi sert oynayan bir ekip.Hücumda sınırlı olsalar da Rusya aynı Çin gibi çok can yakar.



Gelelim Türkiye'nin maçına.Türkiye maça başlarken oyun ritmini bulamadı.Yaptığı ilk beş hücumda 4 üçlük kullandı, birisini Ömer Aşık'a indirdi.Daha sonra takım ritmini buldu ve 14-0 lık bir seri ile öne geçti.Fildişi'nin sınırlı kapasitesinden dolayı Milli takım giderek farkı açtı ve sonunda da farklı bir galibiyet aldı.Bu maç belki referans alınmaması gerekiyor ama Milli takımın neler yaptığı ile ilgili bazı ipuçları vereceğini düşünüyorum.Milli Takım maçta iyi yanlarını da kötü yanlarını da gösterdi.

Öncelikle kötü yanlardan bahsedelim.Milli Takım yıllardır serbest atıştan çektiğini başka hiçbirşeyden çekmemiştir.Dün yine serbest atış oranımız kötüydü.16/26 oranı dünkü maçta bir sıkıntı yaratmaz ama bir Rusya maçında bir Yunanistan maçında sıkıntı yaratır.Aslında Ömer Aşık'ı bir kenara koyarsak 14/18 atmışız.Ömer Aşık serbest atış yüzdesini geçen yıllara göre düzeltmişti ama dünkü maçta 2/8 attı.Umarım bu kötü yüzde geçicidir ve bu maça denk gelmiştir.Yoksa Ömer Aşık pota altında her topla buluştuğunda faul yaparlar ve sayı bulmadan dönebiliriz.O yüzden serbest atış yüzdesini iyileştirmeli.Diğer kötü yanımız Hidayet'in basketi olmaması.Hidayet dünkü maçta 7 ribond, 7 asist ve 4 top çalma gibi iyi istatistik yakaladı ama ondan beklenen bunların yanında sayı da atması.Eğer geçen seneki Avrupa Şampiyonasındaki gibi sayı yollarında zorlanacaksa her ne kadar seyircimiz önünde oynasak da hüsran yaşarız.Bugünkü Rusya ve salı günkü Yunanistan maçında Hidayet'in skoruna ihtiyacımız var.Hidayet olmadan hücumda sayı bulmamız bir yere kadar.Bir diğer kötü yanımızda Tanjevic'in ısrarla denediği üç büyük veya dört büyük ile sahada olma.Takımı uzattığınız için bir avantajı olabilir ama hücumda sıkıntı yaratır.Umarım Tanjevic daha fazla ısrar etmez.

Gelelim iyi yanlara.Hidayet'in skora katkı yapmamasına rağmen özellikle Kerem Tunçeri'nin ve Ömer Onan'ın iyi şut atmasıyla hücumda skor bulabiliyoruz.Kerem Tuçeri ve Ömer Onan'ın 8/9 üçlük atmaları gelecek maçlar için umut verici.Bu şut performanslarını umarım devam ettirirler.Yalnız şunu unutmayalım ki Fildişi karşısında bulduğun şut şanslarını Rusya, Yunanistan ve ileriki turlarda bulamayabilirsiz.Bu yüzden Hidayet'e de ihtiyacımız var.Diğer taraftan Sinan Güler'in 8 sayı, 4 ribond, 4 asist ve 5 top çalma istatistiklerini 15 dakika gibi kısa sürede yapması gerçekten etkileyiciydi.Uzun kollarını kullanarak ard arda kaptığı toplarla Milli Takım rahat basketler buldu.Bu Milli Takımımız için bir artı.Milli Takımımız için söyleyeceğim son iyi yan ise 29 baskette 21 asist yapmış olmamız.Ben böyle istatistik hatırlamıyorum.Yanlışım varsa düzeltirseniz sevinirim.Şunu tekrarlayayım.Fildişi maçı referans alınmaması gerekir ama en azından ne yaptığımız hakkında ipucu verir.Bu doğrultuda Milli Takım zaman zaman sorun yaşasa da iyi bir oyun sergilemiştir.

  • D Grubu
  1. Litvanya__1__0__+13__2
  2. Lübnan__1__0__+10__2
  3. Fransa__1__0__+6__2
  4. İspanya__0__1__-6__1
  5. Kanada__0__1__-10__1
  6. Yeni Zelenda__0__1__-13__1
  • Yeni Zelenda - Litvanya:79 - 92
  • Kanada - Lübnan:71 - 81
  • Fransa - İspanya:72 - 66
Bu gruptaki maçları izleyemediğimden dolayı fazla bir yorum yapamıyacağım.Litvanya ve Lübnan beklenildiği gibi kazandı.Fransa ise İspanya'yı yenerek herkesi şaşırttı.Ama şunu unutmamak gerekiyor.İspanya turnuvaya kötü başlar ve sonunu iyi getirir.O yüzden bu sonuca o kadar da şaşırmadım.Sadece kısıtlı Fransa kadrosunun kazanmasına şaşırdım.Nasıl becerdiler?

Trezeguet Hercules'de

2000 yılında geldiği Juventus'da sayısız başarılara imza atan Fransız golcü, Seria A'dan ayrılarak La Liga'dan Hercules'in yolunu tutuyor.
10 yılda elde ettiği; 1 gol krallığı, 4 şampiyonluk (2si elinden alındı), 1 Seria B şampiyonluğu, 2 İtalya Süper Kupası, 1 İtalya Kupası ve 1 Şampiyonlar Ligi kupası ile klübünün bayrak adamları arasındaydı Fransız oyuncu.
Geçtiğimiz sezon yaşanan başarısızlığın ardından revizyona giren Juventus'da Diego'dan sonra göderilen 2. yıldız oyuncu oldu. Diego daha takıma yeni gelmişti fakat Trezeguet geçtiğimiz 10 yılda yaptıklarından sonra klübünün bayrak adamlarından biri olmuştu, hatta belki Del Piero'nun gölgesinde kalmamış olsaydı klübün en sevilen oyuncusu olabilirdi. Fakat bu sezonun geleneği haline gelen bayrak adam katliamına kurban gitti, Real Madrid'in Raul ve Guti'yi göndermesinin ardından, Juventus'da Fransız golcüyü göndererek bu kervana katıldı.

Trezeguet'in Hercules'le anlaşması aslında Süper Ligi'de biraz etkiliyor. Hercules'in uzun süredir üzerinde durduğu ve pazarlık aşamasına gelen Guiza transferi de, Hercules'in Trezeguet'i almasıyla birlikte suya düşmüş oldu.

İbra Milan'da

Dünya üzerinde bu kadar yetenekli olup, golü adeta koklayan, yoktan var eden, asla belirli bir ortalamanın altına düşmeyen fakat hiç kimse tarafından da sevilmeyen herhalde tek futbolcudur Zlatan.
Juventus'da gollerini atıp taraftarın sevgilisi olduğu dönemde patlayan şike skandalının ardından takımdan ilk kaçan o olmuştu. Juventus taraftarı, sevgilisi olduğu futbolcuyu bir anda sildi ve adeta bir nefrete dönüştü sevgileri. Çünkü İbra, takımdan kaçmakla kalmamış, şike skandalı nedeniyle kupalarını ellerinden almış olan İnter'e gitmişti.

İbra için İnter'de de değişen bişey olmadı, sadece formasının rengi değişmişti. Yine takımın taktiğinden bağımsız olarak kendi bildiğini oynadı, bol bol gol attı, bol bol da attırdı, yine taraftarın sevgilisi oldu. Eto'o'yu elinden çıkartmaya çalışan Barça için neredeyse alınabilecek tek alternatif oydu. Eto'o + 50 milyon € gibi astronomik bir fiyata Barça'nın yolunu tuttu. Giderken yaptığı açıklamalarla İnter taraftarının nefretini kazanması uzun sürmedi. ŞL'yi kazanmak için Barça'yı seçtiğini söyledi, Mourinho'dan bolca laf yedi. Sezon sonunda ise ŞL kupasını kazanan eski takımı İnter olmuştu. O ise yarı finalde eski takımına elenmenin hüznüyle final maçını televizyondan izliyordu.
Barcelona'ya transfer olduğu ilk andan itibaren, sisteme uymuycağı dedikoduları boy gösterdi. İbra'nın süper egosu Barça gibi mütevazi medyada pek boy göstermeyen oyuncuların olduğu bir klübe ağır gelmeye başladı. Saha içinde olduğu kadar saha dışında da hırçın olan İbra manşetlerden inmedi. Saha da ise Barcelona'nın oturmuş sistem yapısı içinde kendi bildiğini okuyarak gezindi, Barça kendi sistemini oynadı, İbra da kendi bildiği sistemi. Saha da Messi'nin arkasında kaldığı bir sezon geçirmesine rağmen 42 maçta attığı 22 gol ve yaptığı 10 asistle takımının La Liga'daki müthiş başarısında pay sahibi oldu. Bu müthiş istatistiğine rağmen, taraftar kendisine bir türlü ısınamadı.

David Villa'nın transferinin ardından geleceği konusunda çeşitli dedikodular baş gösterince, taraftarın ve klübün sevgilisi Guardiola'ya laf attı. Zaten ego olarak klübe fazla gelen ve sisteme uymayan İbra'ya, büyük bir maddi zarara neden olmasına rağmen kapı gösterilmiş oldu.
Milan Ronaldinho'nun ardından, İbra'yı da alarak 2. kez Barça'da tutnamayan bir yıldızı uygun koşullar altında klübüne kazandırmış oldu.

Milan İbra'ya yıllık 8 M€ ödeyecek, İbra bu sezonluk Milan'da kiralık oynuyor. Milan eğer satın almak isterse bonservis bedeli 3 yıllık taksit halinde 24M€. İbra gibi bir oyuncu için resmen sudan ucuz bir bonservis bedeli.

İbra artık arkasında Avrupa devlerinden 3'ünün nefret ettini taşıyarak başka bir deve transfer oldu. Bundan sonrada İbra'nın maaşını düşürmeden gidebileceği kendisine bonservis ödeyebilecek tek klüp olarak da Manchester City kalmış gibi duruyor.

28 Ağustos 2010 Cumartesi

Avrupa Liginden Neden Elendiler ?

Daha geçen hafta Avrupa Ligi'ne 4/4 katılma hayalleri kurarken, Türk futbolu bu kesin bir fire veririz ama 3/4 olur en kötü ihtimalle yorumları yaparken; nasıl oldu da sadec tek takımla Avrupa Ligine katılmayı becerebildik?
Elenen 3 takımımızdan, en suçsuz olanı kesinlikle Trabzonspor. Şenol Güneş'in oturttuğu sistem ve yarattığı kadro ile yeni bir kimliğe bürünen Trabzonspor, İngiltere'de de Trabzon'da da rakibiyle dişe diş mücadele etti, çabaladı. Elinden geleni yaptı Trabzonspor fakat, EPL'nin Süper Lig'den fazlasıyla kaliteli bir lig olması ve oyuncuların fizik güçlerinin liglerinden kaynaklı olarak çok yüksek olması nedeniyle son dakikalarda Trabzonspor oyundan düşmeye başlayınca Liverpool turu getirecek skoru yakalayabildi. Eğer ligimiz daha kaliteli bir lig olsaydı, Trabzonspor alışık olduğu düzende gücünü daha ekonomik harcamayı öğrenmiş olur ve yorulmaya başladıkça oyun disiplininden kopmazdı.
Herşeye rağmen, Trabzonspor Liverpool'dan fark yer diyenlerin aksine, Trabzonspor rakibiyle kafa kafaya oynayıp elenerek, elenmesine rağmen bir nebze olsun taraftarını sevindirmiştir.
PAOK kesinlikle Fenerbahçe kalitesinde bir takım değil, fakat turdan gülerek ayrılan taraf da onlar oldu. Kadro kalitesi olarak Fenerbahçe'nin ayarında olmasalar da disiplinli oyunları ve mücadele azimleri sayesinde tur atladılar. Fenerbahçe'de sorunlar geçtiğimiz 4 yıldır aynı aslında. Bir önceki sezonun ardından toparlanma ve karar verme aşamasında geç kalan Fenerbahçe, erken başlayan elemelerde her zaman tökezliyor (bkz. 2006 sezonu, Fenerbahçe - Dinamo Kiev eşleşmesi). Teknik direktör değişiminde kaybedilen zaman, forvet transferinin ŞL'den elenene kadar yapılamamış olması, Appiah'ın gidişinden beri ortasahaya savaşıcak adam alınamamış olması, geçici çözümlerle o bölgenin yamanmış olması... Böyle uzar gider liste. Fenerbahçe'de teme sorun geçmişten ders alınamaması. Yoksa Fenerbahçe özellikle Kadıköy'deki maçta bi 10-15 dakikalık periyod dışında gayet güzel oynadı, maçı rakip kaleye yığdı, çok gol kaçırdı. Belki şans biraz Fenerbahçe'nin yanında olsaydı bugün PAOK karşısında alınan destansı farklı bir galibiyeti konuşuyor olucaktık, fakat sorunları da göz ardı etmiş olcaktık.
Trabzonspor ve Fenerbahçe'ye nazaran daha avantajlı bir skorla sahaya çıkan Galatasaray ise en yıkıcı sonucu aldı. 90. dakikada bulduğu golle tur sevinci yaşarken, 90+3'de topu ağlarında görerek büyük bir şokla yurda döndüler. Galatasaray'da da sorun Fenerbahçe'nin sorununa benzer aslında. Takımın sezonu erken açacağı ve Avrupa Ligi elemesı maçları oynayacağı bilinmesine rağmen, transferin gerekli olduğu bölgelere yeterli transferler yapılmadı. Yöneticiler çıkıp, aceleye getirip 1-2 M € fazla verceğimize biraz daha bekleriz daha transfer sezonu bitmedi tarzında açıklamalar yaptılar, sonuçta Galatasaray Avrupa Ligine veda ederek büyük bir ekonomik yara aldı. Galatasaray yönetimi de küçük hesaplar peşinde koşarken, asıl para kaynaklarından olmuş oldular. Teknik yetersizliği bas bas bağıran ortasahası nedeniyle Galatasaray'da oyunun tüm yükü zaten Kewell, Arda ve Baros'un sırtına biniyordu. Kewell olmayınca, Arda ve Baros ise etkisiz bir oyun sergileyince Galatasaray varyasyon yaratamadığı gibi oyun hakimiyeti konusunda rakibinin gerisinde kalınca, elenmek kaçınılmaz oldu. Futbolun şansının yardım ettiği son dakikada bulduğu golün sevinci bile, 90+3'deki basit hata nedeniyle 2 dakika sürdü. Oyun disiplininden kopmuş ve topsuz oyun kadar toplu oyunda da etkili olamayan Galatasaray için tehlike çanları ciddi bir biçimde çalmaya başladı.

2010-2011 Avrupa Ligi Grupları

-A GRUBU-
Juventus (İtalya)
Manchester City (İngiltere)
FC Salzburg (Avusturya)
Lech Poznan (Polonya)

Eski günlerine dönmek için yatırım yapan Avrupa'nın köklü klüplerinden Juventus ve Arap sahiplerinin akıttığı paralarla yıldızlar karması haline gelen Man City büyük ihtimalle bu grubu rahat rahat 1-2 şeklinde tamamlarlar.

-B GRUBU-

Atlético Madrid (İspanya)
Bayer Leverkusen (Almanya)
Rosenborg (Norveç)
Aris Thessaloniki (Yunanistan)

Geçen senenin Avrupa Ligi Şampiyonu ve Süper Kupa'nın sahibi Atletico Madrid bu grubun mutlak favorisi. Eski günlerini arayan iki ekip Leverkusen ve Rosenborg ise 2.lik için çekişecekler gibi duruyor, fakar Leverkusen 1 adım önde gibi duruyor.

-C GRUBU-

Sporting Lisbon (Portekiz)
Lille (Fransa)
Levski Sofya (Bulgaristan)
AA Gent (Belçika)

Lille dışında ki 3 takımda tamamiyle belirsiz durumda. Ortasahasında ki yetenekli ayakları yüksek bedellere satan Sporting yerlerini dolduramayarak güç kaybetmiş durumda. Levski ve Gent ise tamamen kapalı kutu. Grupten çıkma adına Lille diğer takımlardan 1 adım önde dursa da, bu grup için tahmin yürütmek şu an için zor.

-D GRUBU-
Villarreal (İspanya)
Club Brugge (Belçika)
Dinamo Zagreb (Hırvatistan)
PAOK Thessaloniki (Yunanistan)

İspanyol temsilcisi Villarreal nispeten kolay bir gruba düştü, rakiplerini hafife almazlarsa güle oynaya bir üst tura yükselirler. Grup 2.liği için ise, Avrupa kupalarında rakiplerine göre daha deneyimli olan Club Brugge bir adım daha önde gibi duruyor.
-E GRUBU-
AZ Alkmaar (Holanda)
Dinamo Kiev (Ukrayna)
BATE Borisov (Belarus)
Sheriff Tiraspol (Moldova)

AZ Alkmaar ve Dinamo Kiev, rakiplerine oranla hem kadro hemde ekonomik anlam da daha kaliteli bir konumdalar. Büyük bir süpriz olmazsa ilk 2 için kendilerinden başka rakipleri yok gibi duruyor.

-F GRUBU-
CSKA Moskova (Rusya)
Palermo (İtalya)
Sparta Prag (Çek Cumhuriyeti)
Lausanne Sports (İsviçre)

Laussanne bu grupta kesin sonuncu olur. Diğer üç takımdan Sparta Prag biraz daha güçsüz olmasına rağmen, çıkma ihtimali yok diyemeyiz. Liderlik için en büyük aday ise Palermo gibi duruyor.

-G GRUBU-
Zenit St. Petersburg (Rusya)
Anderlecht (Belçika)
AEK Atina (Yunanistan)
Hajduk Split (Hırvatistan)

Zenit ve Anderlecht için gayet kolay bir grup. Oturmuş kadro yapıları ve deneyimleri ile bu grupta pek zorlanmayacaklar gibi duruyor. Fakat, zorlu Yunanistan deplasmanları nedeniyle de bu grupta AEK'nın da bir şansı olabilir.

-H GRUBU-
VfB Stuttgart (Almanya)
Getafe (İspanya)
Odense (Danimarka)
Young Boys (İsviçre)

Stuutgart ve Getafe ilk bakışta grubun mutlak favorisi konumundalar. Fakat açık ve hücum oyun tarzıyla Fenerbahçe'yi eleyen Tottenham'a zorluk çıkarten Young Boys, eğer defansif anlamda biraz disiplin sağlayabilirse bu gruptan çıkabilir.

-I GRUBU-
PSV Eindhoven (Hollanda)
Sampdoria (İtalya)
Metalist Kharkiv (Ukrayna)
DVSC Debreceni (Macaristan)

Kimse için öyle çok rahat bir grup denemeyecek bir grup. PSV diğer takımlardan tecrübe ve kadro olarak daha üstün durumda. Sampdoria, Metalist'den; Metalist ise Debreceni'den bir gömlek üstün gibi duruyor. Fakat 2.lik tüm ihtimallere açık durumda.

-J GRUBU-
Sevilla (İspanya)
Paris Saint-Germain (Fransa)
Borussia Dortmund (Almanya)
Karpaty Lviv (Ukrayna)

Beklenmedik şekilde ŞL'den elenen Sevilla grubun mutlak favorisi durumunda. PSG ile eski günlerini arayan Borussia'yı 2.lik için mücadele edicekler. Büyük ihtimalle PSG gruptan ikinci olarak çıkacaktır.

-K GRUBU-
Liverpool (İngiltere)
Steaua Bükreş (Romanya)
Napoli (İtalya)
FC Utrecht (Hollanda)

Trabzon'u eleyen İngiliz devi, Liverpool grubunun ve kupanın favorisi durumunda. Yeni transferleriyle, yeni bir oluşuma giren Napoli eğer sistemini oturtabilirse, grubu rahatlıkla ilk 2 içinde bitirebilecek konumda.

-L GRUBU-
FC Porto (Portekiz)
BEŞİKTAŞ (TÜRKİYE)
CSKA Sofya (Bulgaristan)
Rapid Wien (Avusturya)

Gelelim, Avrupa Ligi'ndeki tek temsilcimiz olan Beşiktaş'ın grubuna. Grubun kadro ve deneyim olarak favorisi Porto gibi duruyor. Fakat bu sene girdiği revizyon ile, mutlak başarıyı hedefleyen temsilcimiz de grup liderliği için gayet iddaalı bir durumda. CSKA Sofya ve Rapid Wien; normal şartlarda Beşiktaş ve Porto'ya rakip olabilecek düzeyde değiller fakat yinede hafife alınabilecek çantada keklik rakipler de değiller. Porto ve Beşiktaş eğer sistemlerini ve kadro yapılarını zamanında oturtabilirlerse rahat rahat gruptan 1-2 şeklinde çıkarlar. Liderlik için ise Avrupa'daki deneyimi farkıyla Porto bir adım daha önde gibi duruyor.

27 Ağustos 2010 Cuma

2010-2011 Avrupa Ligi Torbaları



  • 1.Torba
  1. A.Madrid
  2. Liverpool
  3. Sevilla
  4. Porto
  5. Villarreal
  6. CSKA Moskova
  7. PSV
  8. Zenit
  9. Juventus
  10. S.Lizbon
  11. Stuttgart
  12. AZ
  • 2.Torba
  1. Steaua Bükreş
  2. Lille
  3. D.Kiev
  4. Anderlecht
  5. Bayern Leverkusen
  6. PSG
  7. Club Brugge
  8. Palermo
  9. Getafe
  10. Beşiktaş
  11. Manchester City
  12. Sampdoria
  • 3.Torba
  1. S.Prag
  2. AEK
  3. Metalist
  4. Levski Sofya
  5. ROsenborg
  6. Salzburg
  7. CSKA Sofya
  8. Odense
  9. Napoli
  10. B.Dortmund
  11. D.Zagreb
  12. BATE
  • 4.Torba
  1. Aris
  2. Rapid Wien
  3. PAOK
  4. Lech Poznan
  5. Karpaty Lviv
  6. Young Boys
  7. Utrecht
  8. Gent
  9. L.Sport
  10. Sheriff
  11. Debrecen
  12. Hajduk Split

2010-2011 Şampiyonlar Ligi Gruplar


Dün şampiyonlar liginde gruplar belirlendi.Sırayla gruplara bakalım.
  • A Grubu
  1. Inter
  2. Werder Bremen
  3. Tottenham
  4. Twente
Bu grubun şüphesiz en büyük favorisi Inter.Bu gruptan lider olarak çıkacaktır.Inter dışındaki takımlar inanılmaz bir 2.lik savaşına girecekler.Burada Tottenham'ı şanslı görüyorum.Twente 3. ve Werder Bremen 4. olur.

  • B Grubu
  1. O.Lyon
  2. Benfica
  3. Schalke
  4. Hapoel Tel Aviv
2 senedir ligde mutlu sona ulaşamayan Lyon bu yıl toparlanmayı hedefliyor.Yeniden eski günlerine geri dönmeye çalışıyorlar.Gruba baktığımızda favori olarak kimse öne çıkmıyor.Lyon'u şanlı görebiliriz ama Benfica ve özellikle Schalke Lyon'u zorlayabilirler.Schalke bu grupta sürpriz yaparak lider olarak gruptan çıkabilir.

  • C Grubu
  1. Manchester United
  2. Valencia
  3. Rangers
  4. Bursaspor
Gelelim Bursaspor'un grubuna.Bursaspor nispeten iyi gruba düştü.Nedeni şu.Manchester United'ı bir kenara koyarsak Valencia ve Rangers zaman zaman problem yaşayan takımlar.Özellikle Valencia bu sene yeniden yapılanmaya gitti.Önemli yıldızlarını ekonomik problemlerdn dolayı sattı ve yerine uygun fiyatta oyuncular aldı.Bu yeni yapının oturması zaman alacaktır ve yapı oturmadan Bursaspor Valencia ile oynarsa şansı olabilir.Diğer taraftan Rangers ise ligde fırtına gibi olsa da Avrupa'da ne oluyorsa başka bir takım oluyorlar.Bursaspor bu gruptan çıkmak istiyorsa, gruptan çıkmayla kasıt en azından Avrupa Ligine gitmek, Rangers'ı Bursa'da kesin yenmen gerekir.İskoçya'da da 1 puan alabilirse gruptan 3.olarak çıkar.Temennimiz bu şekilde.
  • D Grubu
  1. Barcelona
  2. Panathinaikos
  3. Kopenhang
  4. Rubin Kazan
Bu grubun favorisi kesinlikle Barcelona.Barcelona istese bu kadar kolay grup oluşmazdı.2.lik için diğer üç takımın da şansı var.
  • E Grubu
  1. Bayern Münich
  2. Roma
  3. Basel
  4. Cluj
Bayern Münich geçen senki oyununu devam ettirirse gruptan 1.çıkar.Roma bu sene hem ligde hem de şampiyonlar liginde zorlanacak gibi.Ama oyuncu kalitesiyle gruptan çıkar.
  • F Grubu
  1. Chelsea
  2. Marsilya
  3. S.Moskova
  4. Zilina
Kolay olarak düşünülebilecek gruplardan biri.Sıralama aynı bu şekilde olur.Sürpriz olacağını düşünmüyorum.
  • G Grubu
  1. Milan
  2. Real Madrid
  3. Ajax
  4. Auxerre
Of gruba bakın.Gerçekten Auxerre'e acıyorum.Adamlar gruplara kaldık diye sevindiler ama şimdiki düşüncelerini merak ediyorum.Grup şu noktadan da ilginç.55 finalin 20sini kazanan üç takım bu grupta buluştu.Real Madrid 9 kez, Milan 7 kez ve Ajax 4 kez bu kupada mutlu sona ulaştı.Son zamanlarda bir türlü göremediğimiz üç silahşörler eski günlerdeki gibi mücadele edebilecekler mi acaba?Milan İtalyan basının da zorlamasıyla eğer Ibrahimovic'i alırsa gruptan çıkar.Eğer Ibra transfer edilemezse Milan 3.olur, Ajax 2.olarak gruptan çıkar.Biran önce lig başlasın da bu üç takımın mücedelesini izleyebilsek.
  • H Grubu
  1. Arsenal
  2. Shakhtar Donetsk
  3. Braga
  4. Partizan
D ve F grubunda sonra kolay gruplardan biri.Arsenal ve Shakhtar 1-2 olarak gruptan çıkarlar.

Hafta Sonu Futbol


27 Ağustos Cuma
20.00 Ankaragücü – Kayserispor (DIGI)
21.00 Gaziantepspor – Konyaspor (LİG TV)
21.30 Kaiserslautern – Bayern Münich (TRT 3)
21.45 Inter – Atletico Madrid –(KANAL D)

28 Ağustos Cumartesi
14.45 Blackburn – Arsenal (SPORMAX)
16.00 Orduspor – Giresunspor (TRT HABER)
16.30 Schalke – Hannover (TRT 3)
17.00 Chelsea – Stoke City (SPORMAX)
19.30 Manchester United – West Ham (SPORMAX)
20.00 İstanbul Belediye – Kasımpaşa (DIGI)
21.00 Gaziantep Belediye – Denizlispor (TRT 3)
21.00 Malaga – Valencia (NTVSPOR)
21.00 Sivasspor – Bursaspor (LİG TV)
22.00 Bucaspor – Gençlerbirliği (DIGI)
22.00 Caen – Brest (KANAL A)

29 Ağustos Pazar
16.30 Bayer Leverkusen – Mönchengladbach (TRT 3)
17.00 Liverpool – West Bromwich (SPORMAX)
18.30 Stuttgart – Borussia Dortmund (TRT 3)
20.00 Fenerbahçe – Manisaspor (LİG TV)
20.00 Kardemir Karabük – Beşiktaş (DIGI)
20.00 Racing – Barcelona (NTVSPOR)
21.00 Çaykur Rize – Karşıyaka (TRT 1)
22.00 Bordeaux – Marseille (KANAL A)
22.00 Eskişehirspor – Galatasaray (LİG TV)
22.00 Mallorca – Real Madrid (NTVSPOR)

30 Ağustos Pazartesi
21.00 Antalyaspor – Trabzonspor (LİG TV)

Takımlarımız İçin Kara Bir Gece


Trabzonspor çok yaklaşmıştı.Golü de erken bulmuştu ve herşey istediği gibi gidiyordu.Ama oynanan mücadeleci oyundan dolayı bazı oyuncular çok yoruldu ve bu arada Liverpool bir gol buldu.Sonra da Kuyt 2. golü attı.Aslında skor üzerinden konuşmak uygun olmaz.Trabzonspor elemek için ne gerekiyorsa yaptı.Bu tür maçlarda tecrübe hep öne çıkar ve tecrübeli olan Liverpool Trabzonspr'un hatası bekledi ve beklediği hatayı değerlendirdi.Aslında acı olan golün 82de yenilmesi.En azından uzatmalara gidilmesi daha adil olurdu.En baştan beri şunu söylüyorum.Trabzonspor hangi sonucu alırsa alsın yoluna devam etmeli.Sonuçta Liverpool'a elendi.Bu güzel futbolu devam ettirirse beklenilen başarılar gelir diye düşünüyorum.Sağlık olsun Trabzonspor.


Aykut Kocaman geldiği günden beri hedeflediği oyun tarzına yavaş yavaş yaklaşıyor.Kendisi de bunun birden mümkün olmayacağını söylemişti zaten.Ama oyun yavaş yavaş iyileşirken Avrupa macerası erken bitti.10 dakikalık dilimlerle oynanan futbolu daha geniş zaman aralıklarıyla oynasaydı belki Fenerbahçe dün turu geçmiş olacaktı.Aslında Fenerbahçe istediği pozisyonları buldu.Özellikle Alex ile...Zaten pozisyonların bulunacağı belliydi.Tek endişe savunmadaki yapılan bir hata sonucu gol yenilmesiydi.O da gerçekleşti.Yani Fenerbahçe'den beklenen herşey gerçekleşti.10 dakikalık dilimlerle de sınırlı olsa oynanan futbol ve bir anlık dalgınlıktan yenilen gol...Burada sonuç kadar itibar kaybı da önemli.2 sene oynanan çyrek finalden dolayı Avrupa'daki oyuncular Fenerbahçe'ye farklı gözlerle bakıyordu.Oyuncular Şampiyonlar liginde oynamak için geldiklerini söylüyorlardı.Ama gelin görün ki geçen sene elini kolunu sallaya sallaya gruptan çıktığı Avrupa'nın ikinci bahçesine bu sene giremedi bile.Bundan sonra oyuncular gelirken biraz şüpheci olacaktır.Şüpheyi ortadan kaldırmak için de bolca para harcarsın.Kendince çözüm bulmuş olursun.Maalesef hep böyle oluyor.Yazık.Bu bütçeyle Avrupa'nın arka bahçesinin kapısını açacak anahtarı yapamamak.


Maç öncesinde dediğimiz şeyler bir bir gerçekleşti.Kewell ve Elano'nun olmadığı bir ortasaha ve hücum açısından elinde sadece Arda ve Baros'un olması işleri zorlaştıracaktı.Aslında Galatasaray'da oyundan çok başka sorunlar var gibi.Ne olursa olsun 90. dakikada bulduğun golden sonra sen Galatasaraysan hemen ardından golü yemezsin.Şu zamana kadar Hakan Balta hep bir standartla oynardı.Ne eksik ne de fazla.Ama iki Karpaty maçına baktığımızda Hakan Balta'nın hatalarıyla 2 gol yenildi ve tura mal oldu.Kötü oynabilirsiniz, pozisyonunuz olmadan maç tamamlayabilirsiniz.Bunlar bir şekilde kabul edilir ve halledilebilecek birşeydir.Ama şunu düşünün.Hakan Balta ilk maçta topu sektirmese, ikinci maçta da adamı kaçırmasa Galatasaray dün tur atlayacaktı.Dediğim gibi takım hali çok kötü de olsa, yolun sonu karanlık da olsa bu 2 küçük detay Galatasaray'ın biraz olsun toparlanmasını ve nefes almasını sağlayabilirdi.Futbolda sistemler kadar bu detaylar da önemlidir ve bu detaylar Galatasaray'ı Avrupa'nın dışına itti.



Yüzümüzü güldüren tek takım Beşiktaştı.Kendisiyle boy ölçüşemeyecek bir takımla oynayan Beşiktaş zaman zaman kalesinde tehlikeli pozisyonlar görse de maçı rahat bir şekilde 4-0 yendi ve gruplara kalan tek Türk takımı oldu.Beşiktaş'ı tebrik ediyorum.Beşiktaş ülke puanı için en azından çeyrek finale kadar çıkarsa çok iyi olur.

26 Ağustos 2010 Perşembe

2010-2011 Şampiyonlar Ligi Torbaları



1.Torba

Barcelona
Manchester United
Chelsea
Arsenal
Bayern Münich
Inter
Milan
O.Lyon

2.Torba

Werder Bremen
Real Madrid
Roma
Shakhtar Donetsk
Benfica
Valencia
Marsilya
Panathiniakos

3.Torba

Tottenham
Rangers
Ajax
Schalke
Basel
Braga
Kopenhang
S.Moskova

4.Torba

H.Tel-Aviv
Twente
Rubin Kazan
Auxerre
CFR Cluj
Partizan
Zilina
Bursaspor

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Sistemler, Teknik Direktörler ve Süper Lig

Jose Mourinho'nun geçtiğimiz haftasonu El Pais'de bir röportajı yayınlandı. Röportaj'da her ülkenin farklı oyun kültürü olduğuna dair bir bölüm var, spor programlarında bu bölümden alıntıları pek çok kez duydum, bölümün tamamınıda Aceto'nun paylaştığı Türkçe çevirisinden direk olarak kopyaladım. Tamamını okumak isteyenler için: Jose Mourinho Röportajı

Chelsea Barcelona ile oynuyordu ve yöneltilen sorular hep aynıydı: Kim daha iyi? Chelsea çok güçlüydü, İngiltere şampiyonu olmuştu, Barça İspanya şampiyonuydu ve Şampiyonlar Ligi yarı finali oynuyorduk. Şöyle dedim: İngiltere şampiyonu Chelsea, La Liga’da oynasa kupayı kazanamazdı. Barça da İspanya şampiyonu ama Premier Lig’de oynasaydı şampiyon olamazdı. Takımların yapılanmaları kültürle ve kazanmak için sahip olduğunuz özelliklere göre yapılmalı. 4-5 sene önceki oyunuyla Barça, Premier Lig’i kazanamazdı. Belki şimdi kazanabilir. Bu yüzden bir hocanın bir ülkeye gelip “ Bu benim sistemim ve oyun anlayışım” demesi mümkün değil.

Aslında son cümlesi bile herşeyi anlatmaya yetiyor. Dünya'nın en iyisi denebilecek bir adam bile, diyor ki her takıma gittiğinizde o takımın bulunduğu ülkeye ve koşullara göre bir sistem belirlemelisiniz. İnter ile ŞL şampiyonluğu yaşadığı oyun tarzını Real Madrid'de ortaya koyamıyacağını, Real Madrid için yeni bir sistem oluşturması gerektiğini de geçtiğimiz hata belirtmişti Portekizli teknik adam.

Peki ülkemizde durum nasıl işliyor? Teknik direktörlerimiz ülkemizin sistemine ne kadar uyum sağlıyor, ne oynatıyorlar ? Başta büyük takımlarımız olmak üzere ligimize gidip gelen teknik direktörlere şöyle bir bakış atıcak olursak:
Geçen sezonun başından beri, ligimizde en çok tartışılan konu Rijkaard'ın gelişi ve sistem değişikliği. Hollandalı teknik adam geldiği günden beri Galatasaray'a, Barcelona'yı oynatmaya alışık olduğu 4-3-3 sistemini oturtmaya çalışıyor. Zaman zaman kurmaya çalıştığı bu sistem ile başarılı sonuçlara imza atsa da sezonu başarısız sayılabilecek bir konumda bitirdi. Fakat her başarısız sonuç aldığında, sistem değişikliğinde bu tip kazalar olabilir denilerek destek buldu. Yeni sezona da kötü bir şekilde başlayınca çatlak sesler artmaya başladı.
Rijkaard geldiğinden ilk günden beri ben bu takıma 4-3-3 oynatıcam diyip durdu, başka bir sistemi denemedi ve elinde ki kadro kalitesinin sisteme uygun olup olmadığını incelemedi. Daha önce elinde ki oyuncular ve olanaklarla Barcelona'da harikalar yarattığı taktiği resmen Türkiye'de çöküntüye uğradı.
Başarısızlığın sebebine yüzeysel olarak bakacak olursak eğer: Takımın hem defansına yardım edecek, hemde hücuma çıkarken varyasyonları yaratacak olan ortasaha 3'lüsünün yetersizliği. Takımda bu sisteme uygun oyuncu sayısının azlığı nedeniyle sakatlıklar baş gösterdiğinde taktik üzerinde yerinde değişiklikler yapılamamış olması.
Sonuç olarak Rijkaard 4-3-3'lü sistemi Barcelona'daki etkisiyle oynaması için Galatasaray'ın çok kaliteli ve en az 2'si savaşçı 3 tane ortasaha elemanına, defanstan topu ortasahasına kazandıracak bir tane defans göbeğine ihtiyacı vardı. Defans göbeğine Neill alınarak bu sağlandı fakat ortasahada ki arıza giderilemedi. Ayrıca Keita'da gittikten sonra birde kanat forveti lazım gibi durmasına rağmen, bu sorunda ortasaha problemi nedeniyle unutulmuş durumda.
Rijkaard'ın geldiğinden beri elinde ki kadroya uygun olmamasına rağmen inadına aynı taktiği denemesi Galatasaray'da, Barcelona benzeri oturmuş bir sistem beklentisi yaratmış olsada; şu an ki durumda kayıp bir 2 sene gibi duruyor.

Tabiki Schuster için şimdiden bişey demek çok yanlış. Daha Beşiktaş'ın başında 5 resmi maça çıktı ve 3 galibiyet 1 beraberlil 1'de mağlubiyet aldı. Schuster de Türkiye'ye ilk geldiğinde çeşitli taktikleri oynatacağını, belirli oyun sistemleri olduğu şeklinde açıklamalar yaptı, bu taktiğe göre transferler yapılacağını söyledi. Schuster'in daha Beşiktaş ile nasıl bir sistemi oynatacağını oturmuş olarak göremesekte İBB maçında yaptığı hata daha kendisinin Süper Lig'i yeterince analiz edememiş olduğunun göstergesi. Çünkü Süper Lig'de yer alan takımların hiç biri minimum 2 defansif ortasahası olmadan, zemine ayak dahi basmazlar. İspanya'nın daha yumuşak ve teknik kapasiteye dayalı oyun sistemlerinden sonra, Süper Lig'deki tekniğin 2. planda kaldığı, fiziğe dayalı oyun Schuster'i ilk aşamada zorluycak gibi duruyor.
Sonuçta; Schuster'in arkasında kendisine güvenen bir camia ve Türkiye'yi tanıyacağı en az 1 sezonu var. Bu süre zarfında, kendi sistemini empoze etmeye çalıştığını mı yoksa Süper Lig'in sert ve kapalı oyununa karşı yeni varyasyonlar mı geliştireceğini göreceğiz.
Türkiye ligine damga vurmuş teknik direktörlerden biri de kesinlikle Daum'dur. Oynattığı sistemi herkes eleştirse kimse beğenmese bile, Daum'un yönettiği takımların ölüsü bile ligde üst sıralara oynar. Bunun sebebi Daum'un Türk futbolunu ve futbolcusunu yakından tanıması. Daum her sezon 1-2 maçta fanteziye kaçıp acayip taktikler dener, fakat onun dışında bütün sezon oynatacağı taktik, düzen, sistem herşey belirlidir. Öyle ki Fenerbahçe'ye ilk gelişinde kurduğu, 4-2-3-1 tarzında ki sistemi, Alex geldikten sonra kendisi 2 sene oynattı, 1-2 maç dışında Zico 2 sene oynattı, Aragones değiştirmek istese de 1 sezon boyunca yine aynı sistem vardı, geri geldiğinde yine aynı sistem devam etti. Yani Alex geldiğinde kurduğu sistemi Fenerbahçe 6 sene boyunca oynadı ve 2 şampiyonluk aldı, 2 defa da son maçta kaçırdı. Avrupa'da kısmen başarılı sayılabilecek sonuçlar aldı.
Bu sezon işi en zor teknik direktörler sıralamasında Rijkaard'dan sonra 2. sıra kesinlikle Aykut Kocaman'ın. 1 Sezon boyunca sportif direktör olarak izlediği ve yapılan transferlerin çoğunu bizzat kendi yaptığı takımın başına teknik direktör olarak geçti. Takım için belirli olan oyun sistemi kafasında net olmasına rağmen takım sahaya daha tam olarak yansıtamıyor, bunun yanı sıra Aykut Fenerbahçeyi hangi taktikle oynatacağına da karar verebilmiş değil. Sistem olarak, daha önce yönettiği takımlarda oynattığına benzer bir sistem düşünen Aykut Hoca, ayağa bol ve hızlı paslarlar birlikte, kanattan çabuk oyuncularla oyunu rakip sahaya yıkacağı bir oyun kurgusu planlıyor. Buna rağmen sistemin Alexli 4-2-3-1 mi yoksa Alexsiz 4-2-2-2 mi olacağına karar verememiş durumda. Şüphesiz bu kararsızlık durumunda da Trabzonspor karşısında beklenenden kötü oynayarak kaybettiği gibi, Avrupa Kupalarına katılmak için önünde duran son viraj olan PAOK maçı önceside güven veremiyor.
Aykut Kocaman'ın kurmaya çalıştığı sistemin de en büyük sorunu ortasahası gibi duruyor ve fakat sorunu Rijkaard'ın sorunundan farklı. Fenerbahçe'nin ortasahasında topu ileriye taşırken kullanılabileceği pek çok oyuncu olsa da oyunun defansif yönünü oynuyacak olan; Baroni ve Selçuk Fenerbahçe'nin ve Aykut Kocaman'ın taktiksel değişiminin zayıf karnı durumunda.
Sonuç olarak; Aykut Kocaman, Süper Lig'e ve Avrupa'ya uygun oyuncu transferleri ile takıma yeni bir hava kazandırdı, yıllar sonra takıma hızlı bir oyun anlayışı yayma çalışmalarına başladı. Fakat ortasahada ki dirençsiz duruş devam ettiği sürece taktiksel anlamda Aykut Hoca çok zorlanacak ve pek çok maçta fazlasıyla terliyecektir.
Geçen sezona, Trabzonspor Hugo Broos yönetiminde yeni bir oyun anlayışı ve taktik düzenle başlamak istemişti. Fakat ülkemize gelen pek çok teknik direktörün karşılaştığı sorunlarla karşılaştı; sabırsızlık ve sert futbol anlayışı nedeniyle oturtulamayan taktikler. Bu sebeple gidişi erken oldu. Yerine Trabzonspor'un kendi çocuğu olarak baktığı Şenol Güneş getirildi.
Şenol Güneş, daha önce hem Trabzonspor'u hem de Milli Takım'ı çalıştırdığı için hem ülke futboluna hemde şehre adapte bir insan olduğundan dolayı sistemini hemen oturttu. Düşüşe geçmiş olan takımın kısa sürede lige tutunup yükselmesini sağladı ve iyi futbolunun ekmeğini de Türkiye Kupasını alarak yedi. Kurduğu 4-2-3-1 sistemini elindeki oyuncularla idealleştirip, kadrodan maksimuma yakın verim elde etmeyi başardı, maç içinde elindeki oyuncularla gerektiğinde çift forvete de dönebilmesi ile de sıkıştığı zamanlarda hucüm varyasyonlarını arttırmayı planladı.
Şenol Güneş ligi ve takımı tanımasının avantajıyla birlikte, gardını rahat rahat düşürmeyen, mücadele azminden ödün vermeyen bir ve bu özellikleri nedeniyle şehirden tam destek alan bir trabzonspor oluşturdu.
Bir Anadolu takımını başarıya taşıyan ilk teknik direktör olmasına rağmen, aslında Ertuğrul Sağlam'ın oluşturduğu model Süper Lig'de iki defa şampiyonluk yaşadı. 2 sezon önce Beşiktaş'ın başında namağlup giderken istifaya zorlandığında, yerine gelen Mustafa Denizli, Ertuğrul'un sistemini devam ettirerek şampiyonluk ipini göğüslemişti. Mustafa Denizli taktiği değiştirmek için takıma müdahale ettiğinde ise çuvallayarak şampiyonluk yarışından erken koptular.
Ertuğrul Sağlam, Bursa'nın içinden yetişen genç oyuncularla birlikte, büyük klüplerde tutunamamış futbolculardan oluşan Bursaspor'da takımın yapısına uygun bir sistem yarattı. 4-3-3 benzeri sisteminde, 3 hızlı ve hücumda etkili, ileri uç elemanı kullanmasının yanı sıra, ortasaha direncini de göz ardı etmeyerek Süper Lig'in gereklerini yerine getirdi. Elinde ki oyuncuların pek çok formasyonda oynuyabiliyor olması Ertuğrul Hoca'nın en büyük silahı haline gelmiş durumdaydı geçen sene, öyle ki takım ufak tefek oynamalarla birlikte maç içinde; 4-2-3-1, 4-3-3, 4-5-1 gibi taktiksel dizilişlere geçebiliyordu. Böylece ortasahayı kalabalık tutup, hızlı oyuncularıyla, yavaş stoperlerin arkasına sarkarak Bursaspor pek çok gol attı, deneyimli oyunculardan kurulu defansif bölgesiyle de basit hataları minimum düzeye indirdi.
Sonuç olarak; Ertuğrul Sağlam'ın elinde ki kadro tamamen başka takımlarda tutunamamış oyunculardan kurulu olmasına rağmen, onları bir birlik içine sojup, kafasında ki oyun düzenini saha yansıtmalarını sağlayan Ertuğrul Sağlam, ligi tanımasının verdiği avantajla lige uygun bir taktiği takımına empoze ederek başarıya giden yolu yaratmış oldu.


Süper Lig'e pek çok teknik direktör geldi, pek çok yıldız oyuncu geldi. Fakat adıyla gelen pek çok ünlü isim başarıya giderken ya yolun başında ya da yolun sonuna doğru tökezledi. Çünkü Avrupa'nın en farklı ligine sahibiz. Futbolcuların teknik kapasitelerinden çok, fiziksel özelliklerinin değer yaptığı ligimizde, herşey sahada ki taktik diziliş yada oyuncu kalitesi demek değil. Bu sebepten dolayı başka bir ülkeden, ülkemize gelirken; kendi taktiğimi oynatmaya geliyorum, ben kafamdakini oynarım... şeklinde konulan teknik direktörlerin başarılı olma şansları az. Çünkü eğer ligin büyük takımlarından birine teknik direktör olarak geliyorsanız, düşünmeniz gereken şey çoğu zaman, 4-3-3 mi oynasam 4-4-2 mi den ziyade rakip 9-10 kişiyle kapandığı zaman nasıl gol atıcam ve ileride kalan tek adamlarının doldur boşalttan gol atmasını nasıl engelliycem sorusuna cevap bulmak olması gerekiyor.

Avrupa Ligine Katılma Şanslarımız


Beşiktaş ilk maçta elde ettiği 2-0lık galibiyetle 2. maça diğer takımlarımıza görea daha rahat çıkacaktır.Beşiktaş için önemli nokta ortasaha düzeni nasıl olacak.Eğer İBB maçı gibi çıkarlarda yani tek defansif ortasaha ile o zaman Beşiktaş hiç beklemediği sonuçla karşılaşabilir.Çünkü ileride oynayan oyuncuların yükünü sadece bir kişiye(Ernst'e) yüklemek bir süre sonra ortasahahnın çökmesine neden olacaktır.İleride kim oynarsa oynasın 2 defansif ortasaha ile çıkması gerekiyor.Bu önemli noktayı göz önüne alarak çıktığında Beşiktaş gruplara kalacaktır.



Bu sabah alınan haberlere göre Liverpool iki önemli yıldızını Trabzon'a götürmemiş.Gerard ve Torres'in yanı sıra Maxi Rodriguez ve Agger de kadroya dahil edilmemiş.Buradan şunu anlayabiliriz.Liverpool Trabzon maçını fazla önemsemiyor.Nasıl olsa çıkarız havasında.Bu Trabzonspor açısından avantaj.Taraftarı önünde maça iyi başlaması ve erken bir gol bulması hem Trabzonspor'u havaya sokacaktır hem de Liverpool'u bir süreliğine panik olmasına neden olacaktır.Bu yüzden maçın dakikaları çok önemli.Ama sonuç ne olursa olsun Trabzonspor'un ilk maçta oynadığı oyunla ve ikinci maçta oynaması muhtemel oyunla gurur duyulması gerekiyor.Bu takımı bu hale getiren Şenol Güneş'e teşekkür etmemiz gerekiyor.



Fenerbahçe için ilk maçta oynadığı o oyuna göre 1-0lık sonuçla dönmesi şanstı.Her ne kadar 1-0 ilk maç için uygun olsa da geçen hafta da dediğim gibi çok tehlikeli bir skor.Takım pozisyon vrdikçe nasıl PAOK'u eleyecekler merak ediyorum.Usta yorumcu(!) Sergen Yalçın'ın dediği gibi Fenerbahçe'nin gol yemeden 2-0 yenmesi gerekiyor.Selanik'teki ilk maçı ve Trabzonspor maçının ikinci yarısını düşündüğümüzde Fenerbahçe'nin işi çok zor.Üstelik maçlarda en çok alınan skorlar Fenerbahçe'ye yetmiyor.Böyle bir gerçek de var.1-0, 1-1 ve 2-1 skorları Fenerbahçe'ye yetmiyor.Fenerbahçe gruplara kalmak istiyorsa en az 3 gol atması gerekecek.Kolay değil.



Dört takım arasından en sıkıntılı takım Galatasaray.Günlerdir tartışılan konular herkesçe biliniyor.Bu kadar sıkıntının üstüne bir kötü haber geldi.Harry Kewell ve Elano Karpaty maçında oynayamayacaklar.Özellikle Kewell'ın olmayışı Galatasaray'ı önemli ölçüde etkileyecektir.Sahada olası kötü giden maçta takımı toparlayacak ve liderlik yapabilecek bir oyuncuya ihtiyaç var.Kewell olmadığına göre bu görevi takımın kaptanı Arda'nın yapması gerekecek.Yalnız Arda Rijkaard'ın kendisi hakkında söylediklerinden dolayı biraz kırgın.Eğer kırgınlığını bu maça yansıtırsa Galatasaray bir kayıp daha yaşayabilir.Yok eğer kırgınlığı bir tarafa koyar ve kendisinden beklenildiği gibi takımının gruplara kalması için elinden gelenini yaparsa o zaman Galatasaray gruplara kalma şansını yakalar.Arda elinden geleni yaptı diyelim peki yeterli olacak mıdır?Arda ve Baros Galatasaray için yeterli skoru elde etmede yeterli olacaklar mıdır?Burada biraz sıkıntı var.İnşallah Arda iyi maç çıkarır ve kendilerine yetecek bir skorla yurda dönerler.Aksi halde Galatasaray'ın geleceği parlak değil.

2010-2011 Şampiyonlar Ligi Torbaları Şekilleniyor


Dün Şampiyonlar Ligi'nde playoff maçları sonucu torbalar yavaş yavaş şekillendi.Bugünkü maçları beklemeden kim hangi torbada diye bakmak istedim.Torbalar aşağı yukarı şu şekilde oluşacak.

1.Torba

Barcelona
Manchester United
Chelsea
Arsenal
Bayern Münich
Inter
Milan
O.Lyon

2.Torba

Werder Bremen
Real Madrid
Roma
Shakhtar Donetsk
Benfica
Valencia
Marsilya
Zenit*

3.Torba

Panathinaikos
Tottenham*
Rangers
Ajax*
Schalke
Basel
Braga
S.Moskova

4.Torba

H.Tel-Aviv
Twente
Rosenborg*
Rubin Kazan
CFR Cluj
Partizan
Zilina*
Bursaspor


Torbaları oluştururken Zenit-Auxerre, Rosenborg-Kobenhavn, Zilina-S.Prag, Tottenham-Young Boys ve Ajax-D.Kiev eşleşmelerinin galiplerini ilk maçlardaki skorlara bakarak ve takımlara baktığımda torbalara kalacak olan takımları Zenit, Rosenborg, Zilina, Tottenham ve Ajax olacağını göz önünde bulundurdum.O yüzden bugünkü maçlardan sonra küçük değişiklikler olabilir.

Şimdi bu torbaları göz önünde bulundurarak Bursaspor için bir grup oluşturalım.1.torbadan O.Lyon'u, 2.torbadan Real Madrid'i, 3.torbadan da S.Moskova'yı seçerdim.Böyle bir grupta Bursaspor Avrupa Ligine geçiş yapabilir.

Not:Kesinleşen torbalar için buraya bakınız.

24 Ağustos 2010 Salı

Kesinleşen ABD Milli Basketbol Kadrosu


ABD'de dışarıda kalan oyuncu belli oldu.Bu karar beni şaşırttı açıkcası.Boston Celtic'li Rajon Rondo Dünya Şampiyonasında boy gösteremiyecek.Ben açıkcası Eric Gordon'u bekliyordum ama teknik ekip böyle karar vermiş.Kesinleşen kadro şu şekilde;

  • Chauncey Billups
  • Stephen Curry
  • Eric Gordon
  • Andre Iguodala
  • Derrick Rose
  • Russell Westbrook
  • Kevin Durant
  • Rudy Gay
  • Danny Granger
  • Lamar Odom
  • Kevin Love
  • Tyson Chandler
Bakalım bu kadro altına ulaşabilecek mi?

Beşiktaş'da İdeal 11

Football Fans Know Better

Üç büyüklerde son olarak Beşiktaş'ın ideal 11'ini kurmaya çalışalım.Ben yukardaki 11'in daha uygun olacağını düşündüm.Şimdi sırayla mevkiilere bakalım.

Beşiktaş'ın en sağlam yeri kale gibi duruyor.Rüştü, Hakan ve Cenk üçlüsü Beşiktaş kalesini tüm kulvarlarda güvenle korur.O yüzden kale hakkında fazla konuşmak doğru olmaz.

Beşiktaş'ın asıl sorunu defansta gibi duruyor.Sakatlıkları düşünmezsek İbrahim Toraman, Zapo, Sivok ve Ferrari dörtlüsünden Sivok ve İbrahim ideal ikili gibi duruyor.Duruyor durmasına da Sivok'dan ilk yarı yararlanamayacaksın.Zaten sözleşmesini dondurdun.İbrahim Toraman da sakat.Göbekte oynatabileceğin ilk etapta düşünmediğin Ferrari ile Zapo kaldı.Genç oyuncu Ersan da var ama belirttiğim gibi genç ve tecrübesiz.İbrahim Toraman dönene kadar Ferrari ve Zapo idare ederler ama İbrahim Toraman'ın dönemsi şart.Çünkü yabancı kontenjanı diye birşey var ve elinizde İbrahim Toraman varken yabancı kontenjanından birini defansta kullanmak akılcı olmaz.Sol beke baktığımızda yılların eskitemediği Deli İbo var.Hakikaten yaşına rağmen hala birşeyler verebiliyor.Takdir ediyorum.İlk 11deki yeri garanti.Alternatifi olarak düşünülen İsmail Köybaşı da iyi bir oyuncu.Yalnız topu verimli kullanmada biraz problemi var.Pas vermesi gereken yerde önünde 5-6 kişi olmasına rağmen şut çekmesi gibi hareketler hanesine hep eksi diye yazılıyor.Topu verimli kullanır ve defansını da geliştirirse Beşiktaş Deli İbo'dan sonra sol bek aramasına gerek kalmaz.Defansta en büyük problem sağ bekte var.Orada oynayabilecek sadece Erhan var.Ekrem de oynayabilir ama defansif yönünden sıkıntı çıkarabilir.Erhan bir Gökhan Gönül veya bir Sabri değil.Beşiktaş buraya hücuma katkı sağlayabilecek tarzda bir oyuncu alırsa defans bölgesini sağlamlaştırmış olur.Erhan da idare edebilir.En azından defansif özellikleri var ama eğer büyük takımsanız mutlaka iyi bir bek almalısınız.

Beşiktaş ortasahasını geçen senelere göre baya güçlendirdi.Öncelikle geçen senenin sonlarına doğru gördüğümüz Necip bu sene mükemmel oynuyor ve Beşiktaş ortasahası için vazgeçilmez durumda.Ernst ile birlikte iyi bir ikili oluşturacaklarının sinyallerini vermişti.Ernst daha defansta kalıp Necip iki yönlü oynama özelliğini kullanarak hem Ernst'e yardım ediyor hem de Hücuma önemli katkı sağlıyor.Bu ikilinin önüne bir de Guti gibi müthiş kaliteli bir oyuncu yerleştirdiğinizde son yıllardaki en güçlü ortasahayı yaratmış oluyorsunuz.Guti İspanyol kültürüyle yetiştiğinden pas alışverişleri iyi ve ortasahada sorumluluk alıyor.Bu üç oyuncu olmasına rağmen bu bölgeye özellikle defansif tarafına bir oyuncu gerekli.Çünkü bu uzun maratonda 40-45 maç yapacaksınız ve bunun cezası var sakatlığı var.Mutlaka bu bölgede bir alternatif olması gerekir.Anlaşılan teknik ekip de bunu düşünmüş olacak ki buraya yerli statüsünde alabilecekleri en iyi oyuncu ile anlaşmışlar.Mehmet Aurelio ile 2 yıllık anlaşma sağlanmış.Necip, Ernst ve Aurelio'nun bu yükü kaldıracaklarını düşünüyorum.

İlerideki üçlüye bakarsak sol tarafta Queresma ve ileri uçta Bobo'nun oynaması garanti.Sağ tarafa ise Holosko-Nihat-Hilbert üçlüsünden birini seçecek olursak ben Hilbert'i seçerim.Nihat'ın geçen seneki performansına askerde olduğundan sezon başı çalışmalarını kaçırması gösteriliyordu.Bu sezon ise biraz daha Nihat bekleniyordu.Ama öyle olmadı.Kendisini toparlamadan oynatılması Nihat'ı iyice yıpratabilir.İleri uçta garanti Bobo oynar dedim ama alternatifi olarak Nobre-Holosko-Nihat var.Nihat ve Holosko forvette oynayacak tarzda oyuncular değil.Geriye Nobre kalıyor ve son 2 seneki performansına bakarsak hiç de iyi durumda değil.Beşiktaş forvete kaliteli bir oyuncu alırsa daha iyi olur diye düşünüyorum.Peki Robinho şart mı?O kadar paraya verimli olur mu bilinmez.Benim bazı soru işaretlerim var.Eğer o kadar para harcanacaksa Klose ismi de geçti.Klose mi Robinho mu derseniz ben Klose'yi tercih ederim.Klose daha garantili bir transfer olur.Son olarak Robinho'ya karşıyım Klose'ye razıyım..

Aurelio&Emana&Zalayeta


Gittiği günden beri üç büyüklerle adı sürekli anılan Aurelio sonunda Türkiye'ye geri döndü.Yok Fenerbahçe'ye geri dönüyor yok Beşiktaş ve Galatasaray kapışıyor derken bu transferden sonra basınımız biraz rahatlamıştır.Beşiktaş bana göre iyi bir tercih yaptı.Çünkü hem eksik olduğu bölgeye transfer yaptı hem de alabilecekleri en makul oyuncuyu aldılar.Beşiktaş ortasahada Necip ve Ernst dışında bir oyuncuya ihtiyacı vardı.Aurelio'nun Türk olması nedeniyle yeri geldiğinde yabancı kontenjanına takıldığında Ernst yerine Aurelio'yu oynatabilirsin.Bunun yanında bir sorun ortaya çıkabilir.Eğer Schuster Ernst-Aurelio ikilisini kullanacaksa bu sezona iyi başlayan Necip'e yazık olur.Umarım ilk tercihi Necip olur ve Aurelio alternatif olarak kalır.Sonuç olarak Aurelio iyi transfer ve yararlı olabileceğini düşünüyorum.



Gelelim Emana'ya.Dün dış basında Real Betis ile Galatasaray'ın el sıkıştığı ve Emana'nın Galatasaray'a transfer olacağı yer aldı.Real Betis tarafından da doğrulandı.Ortasaha oyuncusu olan Emana oyunun iki yönünü de oynayabilen kaliteli bir oyuncu.Toulouse'da yıldızı parladıktan sonra Real Betis'e gelmişti.Galatasaray'a faydalı olur mu?Olur diye bekliyorum.Çünkü her zaman söylediğim Galatasaray düz ortasaha oyuncularıyla başarılı olamaz.Galatasaray kadrosuna Emana'yı kattıktan sonra ortasahasında Elano ve Emana'yı oynatırsa Galatasaray'da kötü görünen şeyler değişebilir.Bunda bir şüphe yok ama diğer problemleri ortadan kaldırır mı bilinmez.Zaman gösterecektir.



Günün bombası Kayserispor'dan geldi.Şuan ki durumunu bilmiyorum ama bir zamanlar iyi bir golcü olan Zalayeta Kayseri'ye transferi söz konusu.Bugün yarın imzaların atılması bekleniyor.Eğer olursa Türkiye şartları için iyi bir transfer olacağı kesin.Tek sorun uyum sorunu ne olacak.Umarım transfer gerçekleşir ve Spor Toto Süper Lig bir yıldızı daha görmüş olur.

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Trabzonspor - Fenerbahçe İlk 11ler

Football Fans Know Better

Gourcuff Lyon Yolunda


Lyon Bordeaux'un yıldız oyuncusu Gourcuff'un peşine düşmüş.Gourcuff istekli, Lyon istekli bakalım Bordeaux ve Tigana ne karar verecek.Aslında Tigana bu konu ile ilgili bir açıklama yapmış biraz da Gourcuff'u eleştirmiş.Tigana'ya hak verdim doğrusu.

Yönetimden transferine kolaylık sağlanmasını istemiş. Bunu istemek en doğal hakkı ama iki maç kaybettikten sonra çıkacağımız üçüncü maçın arifesinde bu istek yapılmaz. Bu nedenle yedek kulübesinde oturdu. Durumun benle bir alakası kalmadı. Sonucu zaman gösterecek.”

Jean Tigana

Rijkaard'ın Suçu Ne?

Football Fans Know Better

Evet merak ediyorum Rijkaar'ın suçu ne?Geçen senenin şampiyonu olan Bursaspor karşısına bu ortasaha ile çıkması Rijkaard'ın suçu mu?Oyuncuların dün yakaladıkları fırsatları değerlendiremeyişi Rijkaard'ın suçu mu?İstediği bölgelere zamanında transfer yapılamaması Rijkaard'ın suçu mu?Rijkaard Karpaty maçında Servet'e adamı kaçır ya da Hakan Balta'ya topu ıskalamı dedi?Bursaspor maçında Volkan Şen'i tehlikeli bölgeden uzaklaştırmayın mı dedi?Biri bana anlatsın lütfen.Rijkaard'ın suçu ne?

Ben söyleyeyim.Bunlar Rijkaard'ın suçu değil ama takımı çok geç topladı ve çalışmalara geç başladılar.Fenerbahçe ve Beşiktaş hazırlıklara başlarken Rijkaard balayındaydı.Geç başlamak Galatasaraylı oyuncular fiziksel açıdan diğer takımlara göre geride kaldı.Bunu Rijkaard Sivasspor maçı sonrasında da belirtmişti hiç hakkı olmayarak.Sivasspor fiziksel açıdan bizden üstündü demişti.Peki bunda kimin suçlu?Rijkaard...Takımı erken toplayabilir veya en azından oyuncularına bir antreman programı verebilirdi.Ama Rijkaard tembelliğe kaçtı ve boşverdi.Sonuç Galatasaray fiziksel açıdan baya geride.Birden Rijkaard'a bu konuda yüklenmek de haksızlık olabilir.Çünkü geçen seneki durumu gördükten sonra belki Rijkaard yüklemenin zirve noktasını sezon ortalarına getirecek bir planlama yapmıştır.Orasını bilemeyiz.O yüzden Galatasaray'a biraz zaman vermemiz gerekir.Eğer böyle bir planlama varsa...

Galatasaray'da asıl sorun ilk 11.Galatasaray'da ideal 11 yazısında da söylemiştim.Ortasaha üçlüsü Barış-Mustafa-Ayhan-Cana dörtlüsünden oluşmaz.Bunlar düz oyuncular yani hücuma katkıları sınırlı.Ortasaha bu dörtlüden herhangi üçüyle kurulduğunda o zaman skora değiştirebilecek oyuncu sayısı 3'de kalır.Kim bunlar?Kewell, Arda ve Baros...Ortasahadan destek gelmediğinden bu üçlü bireysel yetenekleriyle birşeyler yapmaya çalışıyorlar.Bu bazen yeterli olabilir.Örneğin Karpaty maçında Kewell-Baros işbirliğiyle maçı beraberliğe getirdiler.Bazen de yeterli olmaz.Aynı dünkü maç gibi.Şimdi bu durum Rijkaard'ın suçu değil.Çünkü kadro belli ortasahada oynayacaklar belli.Ancak bu kadar yapabiliyorlar.

Tüm bunları göz ardı edip Rijkaard'ı eleştirenler birkez daha düşünsün.Rijkaard'ın istediği kadro bu değil.Karpaty maçında kurtarıcı olarak Barış'ın girmesini Rijkaard'a ister mi?Yönetim olarak Rijkaard'a ilerideki üçlü hariç sıradan ortasaha ve sürekli aksayan defans hattı verirseniz hiç kusura bakmayın geçen sene dillendirdiğiniz zihinsel değişimi göremezsiniz.Bu kadroyla imkansız.Bu kadar açık birşey.Galatasaray'ın bu duruma gelmesinde Rijkaard'an çok yönetimi hatalı buluyorum ve yönetim transferleri biran önce yapmalı.Şunu da eklemek istiyorum:Rijkaard gitmemeli.

22 Ağustos 2010 Pazar

O Anlar # 34


Dünya Vücut Boyama Şampiyonasından bir görüntü...

Redbull Kanatlandırır

Ich bin ein bare skinned!

En Azından Liverpool Şehrini Gördü


2 sene önce sorsanız İtalya'da oynayan değerli ortasaha oyuncuları kimlerdir diye adı ilkbeşte geçecek oyuncuydu.Aquilani'den bahsediyorum.Roma'da göstermiş olduğu performansla Liverpool'a transfer oldu.Ama Liverpool'a geldiğinden beri sakatlıklar bir türlü peşini bırakmadı.24 milyon euroya Liverpool'a gelen Aquilani geçen koca sezonda 18 maçta forma şansı buldu ve 1 gol atabildi.Yani gerektiği gibi yararlanılamadı.Sonuç olarak ülkesine geri döndü.Juventus'a kiralık olarak gitti.Juventus'da kendisini birkez daha ispatlamaya çalışacaktır.Burada olan Liverpool'un parasına oldu.

Wigan Açılışı Yaptı


  • Malouda 34,
  • Anelka 48,
  • Anelka 52,
  • Kalou 78,
  • Kalou 90,
  • Benayoun 90
Chelsea dün karşılaştığı Wigan'a da geçen haftaki tarifeyi uyguladı ve 6 gol attı.Wigan ise geçen sene kaldığı yerden devam edeceğini gösterdi.Fark yemek konusunda.Geçen hafta 4 gol yemişti ama açılışı dün yaptı.Bakalım o defansla daha kaç kere 6 ve üstü gol yiyecekler.

21 Ağustos 2010 Cumartesi

Wade Jay Leno'da


Dün Tv'de kanallara tek tek bakarken Jay Leno Show'a rastladım.Tam açtığım sırada Wade rap söylüyordu.Parçayı abisiyle çocukken hazırlamışlar.Çocuk performansına göre baya iyi yazılmış.

Fenerbahçe'de İdeal 11

Football Fans Know Better

Galatasaray'dan sonra şimdi de Fenerbahçe'nin ideal 11'ine bakalım.

Fenerbahçe'de yıllardır kalede Volkan Demirel var.Zaman zaman hata yapsa da kalitesi tartışılmaz.Ama olası sakatlık ve cezalarda kaleye geçireceğin güvendiği bir isim yok.Volkan Babacan o güveni boşa çıkarmıştı.Diğer kaleci Mert ise genç ve tecrübesiz.Volkan'a birşey olduğunda kaleyi gözü kapalı olarak teslim edeceğin bir kaleci şart.Gündemde Serkan Kırıntılı vardı.Son durum nedir bilmiyorum ama eğer transfer gerçekleşirse Fenerbahçe kaleyi sağlama almış olur.Eğer gerçekleşmezse Volkan'a iyi bakılması gerekiyor.

Defans bloğunda tartışmasız Andre Santos-Bilica-Lugano-Gökhan Gönül dörtlü yer almalı.Bu dörtlü ligimizin açık ara en iyi defans hattını oluşturuyor.Özellikle kapalı oynadıklarında bu defansı geçmek biraz zorlaşıyor.Yalnız Fenerbahçe'nin gol aradığı dakikalarda defans hattı öne çıktığı zaman eksiklikleri hemen göze çarpıyor.Bazı hatalarına rağmen uyumlu bir defans hattı olduğunu söyleyebiliriz.Fenerbahçe'nin defansıyla ilgili söyleyebileceğimiz şey kulübede bekleyen defans oyuncularının kaliteleri.Fenerbahçe maçlara bu defans hattıyla çıkamadığı zaman neler yaşadığını Young Boys maçlarında gördük.Ne Bekir ne de İlhan Bilica-Lugano uyumunu sergileyecek kalitede değiller.Lugano ve Bilica kart problemi yaşayabilecek tarzda oyuncular ve bir anda defansın göbeğinde Bekir-İlhan ikilisi oynayabilir.Bu sıkıntığı yaşamamak için defansın göbeğine kaliteli bir oyuncu alınması gerekiyordu.Ama yapmadılar.Bundan sonra Aykut Kocaman Bilica'nın veya Lugano'nun cezalarının büyük maçlara ve Avrupa maçlarına denk gelmemesi için dua etmesi gerekecek.Defansın solunda Andre Santos ve Caner idare edebilir.Gerçi Caner'in defansı biraz zayıf ama bir şekilde idare edebilir.Defanstaki asıl problem sağ tarafta.Orada oynayabilecek tek oyuncu Gökhan Gönül.Ona birşey olduğunda Bekir'in oynayacağını düşünürsek planlamada yanlış yapıldığı görülecektir.Aynı Galatasaray'daki Sabri-Ali Turan gibi burada da Gökhan-Bekir seçeneği Fenerbahçe'nin sağ kanattan yaptıkları hücuma desteği önemli ölçüde zıt yönde değiştirecektir.Bu durumu düşünürek bir sağ bek alınması gerekirdi.

Ortasahaya geldiğimizde göbekte Emre-Baroni ikilisinden başka birşey düşünülemez.Olası yabancı kontenjanına takılmada Baroni'nin yerine Selçuk veya Mehmet Topuz oynatılabilir.Benim ilk tercihim Baroni olur.Aslında Baroni'nin oynaması biraz da sağ tarafta kimin oynayacağına ya da Alex'in oynayıp oynamamasına bağlı.Eğer sağ tarafta Dia oynarsa yabancı kontenjanı aşılacağından Baroni yerini Selçuk veya Mehmet'e bırakabilir.Ya da Niang'ın forvette oynayacağını düşünürsek Niang'ın yanında eğer Alex oynarsa yine Baroni yerini bir Türk'e bırakabilir.Fenerbahçe'de asıl problem yabancı kontenjanından dolayı ilk 11'de hangi yabancıların çıkacağıdır.Defansta Lugano-Bilica-Andre Santos üçlüsünün kesin oynayacağını düşünürsek ve Baroni'nin yerine Türk oyuncu olduğunu düşünürsek Fenerbahçe ileride Niang-Alex-Stoch-Dia dörtlüsünden birini fedaetmek zorunda kalacaktır.Bu dörtlüden ikisinin yeri garanti.Niang ve Stoch kesinlikle ilk 11lerde yer alacaklardır.Geriye Alex ve Dia kalıyor.Bana sorarsanız ben Dia'yı oynatırdım.Her ne kadar Alex Fenerbahçe tarihine geçse de yavaş yavaş miladını doldurduğunu düşünüyorum.Özellikle Aykut Kocaman geldikten sonra.Bazı Fenerbahçeli arkadaşlarım o kadar gol attı, asist yaptı nasıl Alex'i keser diye karşı çıksalar da Fenerbahçe Alex'e çok bağımlı hale geldiğinden artık o olmadan oynamalarının gerektiğini düşünüyorum.Sonuçta Alex seneye yok ve onsuz oynamayı öğrenmeleri lazım.Şunu demiyorum.Alex'i birden kessin ve hiç düşünmesin, kenarda oturtsun.Hayır sadece dakikalarını yavaş yavaş azaltsın ya da rotasyona giderek aynı Antalya maçı gibi olacak maçlarda oynatılması daha hayırlı olur.Bunu yapabilir mi Aykut Kocaman bilemem ama bunu düşündüğünü tahmin edebiliyorum.

Forvete baktığımızda Semih'in yine yedek kalacağını düşünüyorum.Niang'ın gelmesiye birlikte ilk 11 şansı iyice azaldı.Bunu Fenerbahçe'nin tek forvet çıkacağını düşünerek söylüyorum.Fenerbahçe forvet mevkiide sıkıntı yaşamaz gibi duruyor.Niang-Semih-Gökhan-Dia dörtlüsü 3 kulvarı da götürebilir.

Seneye Free Agent Olacak Yıldızlar
























LinkWithin

Related Posts with Thumbnails