27 Kasım 2010 Cumartesi

Mourinho vs Nou Camp

''Chelsea veya İnter ile Barcelona'ya gittiğimde de zevkliydi. Şimdi Real Madrid ile daha zevkli olacak. Barcelona herşeyi kazandı ama hiçbir zaman Real Madrid'in stadı Santiago Bernabeu'da bir Şampiyonlar Ligi finali kazanamadı ve kimbilir 30-40 yıl bu fısatı bir daha yakalayamayacak''

26 Kasım 2010 Cuma

1/3'ü Geride Kalmışken STSL İncelemesi

Geçen sezonun şok sonucundan sonra bu sezonda şok sonuçlarla başladı. 3 büyükler lige yeniden ağırlıklarını koymak için takımlarına yıldız oyunculardan takviyeler yaptılar, Anadolu klüpleri ise Bursaspor'un şampiyonluğundan sonra; biz de yapabiliriz mantığıyle eksta motivasyonla sezona başladılar. Ligin 13. haftası geride kaldı ve lig hala tam manasıyla şekillenebilmiş değil, uzun süreden sonra ilk defa bu kadar karışık bir sezon oluyor.

Şampiyonluk adayları ağırlıkta olmak üzere takımları inceliyecek olursak;
1-Trabzonspor- 30puan +21 averaj
Geçen sezondan beri Şenol Güneş önderliğinde kendi içinde bir devrime imza atan Trabzonspor lige de hızlı bir başlangıç yaptı. Avrupa Ligi elemelerinde karşısına Liverpool çıkmasaydı büyük ihtimalle Avrupa'da da yollarına devam edeceklerdi. Trabzon bu sezonun en zor maçları olarak gösterilebilecek; Bursaspor, Kayserispor, Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray maçlarını 4 galibiyet ve 1 beraberlikle mükemmele yakın olarak atlatmış durumda. Şenol Güneş'in kafasındaki taktiği sahaya yansıtma konusunda pek sorun yaşamayan Trabzonspor şu an şampiyonluğun en büyük adayı.
Trabzonspor, devre bitimine kadarki 5 maçı minimum kayıpla atlatıp, ligin ikinci devresinde yanlış hamlelerden sakınırsa ligi çok rahat şampiyonlukla bitirebilir. Trabzon eğer ligin sonlarına doğru; erken form tutmaktan kaynaklı bir düşüş yaşamazsa, zaten lider götürdüğü ligi şampiyonlukla kapatarak hasrete son verebilir. Çünkü STSL takımları içerinsinde oturmuş düzenini sahaya en iyi yansıtan konumundalar ve bu özelliklerinden dolayı da zorlu maçlardan kritik puanları çıkartmayıbildiler. Trabzonspor'u bekleyen bir diğer tehlike de sezon sonu sözleşmesi bitecek oyuncuların, sezon içinde başka takımlara imza atmaları ihtimaliyle oluşacak olan motivasyon eksikliği olacak gibi duruyor, şu an ufak çaplı iç karışıklıkları olan Trabzonspor bu karışıklıkların büyümesini önlerse lige damgasını vurabilir.


2-Bursaspor- 28 puan +14 averaj
Ertuğrul Sağlam'ın öğrencileri geçen sene müthiş bir iş yaparak şampiyon oldular ve Şampiyonlar Ligine gitmeye hak kazandılar. Zorlu Avrupa macerası öncesi Arjantinliler ağırlıkta olmak üzere eksik bölgelere takviyelerle takım güçlenmiş durumda. Ligin 2. sırasındaki yeşil-beyazlılar güçlü rakiplerinden; Galatasaray, Fenerbahçe ve Trabzonsporla karşılaştılar, bu zorlu maçlardan 4 puan çıkartabildiler. Bursaspor bu hafta da evinde Kayseri'yi ağırlayacak.
Ligi güzel bir ivmeyle başlamış olmasına rağmen, Şampiyonlar Ligi'nde üst üste ağır mağlubiyetler alınması Bursaspor'un ligde de biraz frenlemesine sebep olmuş durumda. Üst üste oynanan maçlar sonucu fizik ve motivasyon olarak yıpranan Bursaspor; eğer bu travmayı çabuk atlatıp tekrardan lige konsantre olmayı becerebilirse, oturmuş kadro yapısıyla, ligi yine üst sırada bitirebilir. Fakat geçen sezona göre şampiyonluk yolunda daha fazla rakibi olması ve geçen sene yakalanan konsantrasyonun azalması da Bursaspor cephesinde büyük handikap durumunda. Herşeye rağmen Bursaspor şu an ligin en büyük favorileri arasında ve zaten 2. sırada olmaları da bunun göstergesi.

3-Kayserispor- 28 puan +12 averaj
Kayserispor, sezon başında yaptığı Şota hamlesi ile üzerindeki ölü toprağını atmış durumda. Şota'nın oynattığı modern takım halinde hücum-defans taktiği, Kayseri'yi ligin en az gol yiyen takımı haline getirerek mevyasını vermiş durumda. Geride kalan 13 hafta içinde rakiplerinden; Fenerbahçe, Trabzonspor, Beşiktaş ve Galatasaray ile oynadıklar ve kritik maçlardan 8 puan çıkarttılar. Bu hafta kritik Bursa deplasmanına gidecekler. Fakat son 2 haftadır Kayserispor'da bir düşüş söz konusu, bunun sebebi de üst üste yaşanan sakatlık sorunları, Cangele'den sonra Zalayeta'nın da sakatlığı Şota'nın başını ağrıtıyor. Sakatlık sorunlarıyla boğuşulduğu bir dönemde Bursa'dan alınabilecek puanlar Kayseri'nin ligin üst sırasındaki mücadelesini devam ettirmesi için çok önemli, çünkü sakatlıklar nedeniyle yaşanabilecek puan kayıpları önümüzdeki haftalarda Kayseri'nin şampiyonluk yarışından düşmesine sebep olabilecek durumda.

4-Fenerbahçe- 24 puan +17 averaj
Geçen sezon sonunda yaşanan şoktan sonra toparlanması biraz zor oldu. Daum'un yerine gelen Aykut Kocaman, takımın kritik bölgelerine yapılan nokta transferlerle birlikte ligin en güçlü takımlarından birini kurdu. Yeni bir oluşuma giden Fenerbahçe, ligin başında ki Avrupa Kupaları elemelerinde başarısız olarak Avrupa defterini erken kapattı. Ligin başında üst üste oynadığı; Trabzon, Kayserispor, Beşiktaş, Galatasaray, Bursaspor maçlarından 3 beraberlikle 3 puan çıkartan sarı-lacivertli ekip, diğer maçlarda bol gollü galibiyetler alarak şampiyonluk yarışındaki takibini sürdürmeye devam etti. Hücum yollarında ki etkisiyle rakiplerine korku salmasına rağmen, defans problemleri nedeniyle gol yeme sorununu çözemeyen Fenerbahçe, 35 gol atmasına rağmen ağların da da 18 gol gördü. Mevcur durumda Fenerbahçe üst sıralarda ki takımların yapacağı hatalar ile şampiyonluk yarışında önemli avantajlar elde edebilir, özellikle devre arası transferi iyi geçirmesi halinda Fenerbahçe yeniden şampiyonluk potasına girebilir.

5- İBB- 23 puan +7 averaj
Abdullah Avcı yönetiminde uzun yılalrdır bir istikrar abidesi olan İBB, aynı ekiple uzun süredir birlikte olmanın meyvelerini bu sezon toplamaya başladı. Ligin üst sıralarına oynamaya başlıyan İBB büyük ihtimalle bu yarışın sonunu getiremiyecek gibi görünüyor olsa da şu an ki oyunlarıyla birlikte sezon sonunda Avrupa Kupalarına katılma hakkı elde edebilirler.

6-Beşiktaş- 21puan +7 averaj
Sezon başında, Schuster hamlesi ve Guti, Quaresma transferleri ile yeni bir yapılanmaya giren Beşiktaş, Avrupa'da bu yapılanmanın meyvalarını toplarken STSL'de ise hüsran yaşıyor. Deneyimli teknik adam ise şu an eleştiri oklarının hedefindeki isim. Defansı da ileri çıkartıp oyunu rakip kalede oynamak üzerine kurulu bir anlayış benimseyen Beşiktaş; defansın arkasına atılan toplarda sürekli olarak tehlike yaşıyor ve oyunu ilerde kurma çabasına rağmen Guti ve Quaresma olmadığı zamanlarda bal yapmayan arı kıvamında top oynuyor. Uzun vadede başarı getirip, sistem oturtabilecek Schuster ise eleştiri oklarının hedefinde olması nedeniyle sürekli olarak rakiplerine saldıran basn açıklamaları yaparak kendini korumaya çalışıyor. İlerde oyun kurmaya müsait olmayan defans oyncuları da Beşiktaş'ın en yumuşak karnı durumunda. Geride kalan 13 haftada; Fenerbahçe, Trabzonspor ve Kayserispor maçlarını oynayan Beşiktaş bu kritik maçlardan sadece 1 puan alabildi. Fakat Beşiktaş adına asıl önemli nokta 14. ve 15. haftalarda oynayacağı kritik Galatasaray ve Bursaspor maçları. Beşiktaş bu 2 maçtan da galibiyetle dönebilirse tekrardan şampiyonluk yarışının içinde kendisini bulabilir, fakat art arda kaybedilecek 2 maç Beşiktaş için bu sezonun büyük ölçüde bittiği manasına gelir.

9- KDÇ Karabükspor- 18 puan -1 averaj
Süperlig'e yükseldikleri kadroyu bozmayıp üzerine gerekli takviyeleri yapan Karabük istikrarlı gidişini sürdürüyor. Emenike önderliğinde ki hızlı hücum hattı ile rakiplerinin korkulu rüyası haline gelmiş olan Karabük şu an ki tabloları itibari ile ligimizin uzun soluklu takımları arasına adını yazdırabilecek gibi duruyor.


10-Galatasaray- 17 puan -3 averaj
Geçen sezon Rijkaard'ın taktiğini oturtmasını bekliyen fakat bir türlü istikrarlı bir hale gelemeyen, bu sezon başında da Avrupa Ligi'nden elenilmesi ve ligde diplere demir atılması üzerine Rijkaard gönderilerek yerine Hagi getirildi. Fakat şu an ki durumda Hagi'de Galatasaray'ın derdine çare olabilmiş durumda değil, bunun en büyük sebebi de Galatasaray'ın oyunu sadece tek yönlü oynayabilen oyunculardan kurulu bir ortasahası olması ve sakatlığı döneminde Baros'u yedekliyebilecek forvet oyuncusunun bulunmaması. Hagi'nin gelmesiyle birlikte de durulmayan sular nedeniyle Galatasaray bu sezonluk şampiyonluk defterini kapattı diyebiliriz çünkü istikrarsız oyun yapısı ve tam 13 puanlık bir fark mevcut. Galatasaray'ın bu sezon ki hedefi artık seneye Avrupa Kupalarına katılabilecekleri bir yerde ligi bitirmek ve gelecek sezon için yapılanmaya şimdiden başlamak.

12-Manisaspor- 15 puan -2 averaj
Lige kötü bir başlangıç yapınca teknik direktörlüğe Hikmet Karaman'ın gelmesiyle birlikte Manisaspor yükselişe geçmeyi başardı. Fenerbahçe'den sonra en sağlam hücum hattına sahip olan Manisaspor, Hikmet Karaman'ın taktiğini yavaş yavaş oluşturması sonucunda ligi daha üst sıralarda bitirebilcek gibi duruyor. Ligin tepesi için iddaalı olmasalar da, ligin tepesinde ki takımlara kabus yaşatacak gibi duruyorlar.

Gençlerbirliği(13) ve Eskişehirspor(14)
Gençlerbirliği sezonun daha başlarında Thomas Doll'un görevine son vererek teknik adam değişikliğine gitti fakat lige uyum sağlamış, yetenekli Doll'un gidişinden sonra bir türlü istikrar sağlıyamayan başkent ekibi şu an ufak bir travma evresinde.
Sezona kötü başlayan Rıza Çalımbay ile yollarını ayıran Eskişehir, bu göreve Bülent Uygun'u getirdi. Bülent Uygun da hakkında açılan davalar ve aldığı ceza nedeniyle Eskişehir'e şimdilik yeteri kadar emek verememiş durumda ve üst üste gelen olaylar nedeniyle de Eskişehir istikararını kaybederek ligin alt taraflarına doğru inmiş durumda.
2 takımda teknik direktörlerinin marifetlerini göstermesiyle birlikte bulundukları bölgelerden daha yukarıda ligi bitirebilecek kalitede ekipler.

Düşme Hattı: Konyaspor(10), Sivasspor(10), Bucaspor(8), Kasımpaşa(7)
Süperlig'e yeni çıkan Konyaspor alışma evresinde olması nedeniyle bir türlü istikararını sağlıyamamış durumda. Ziya Doğan'ın aşırı defansif oyun yapısıyla eleştiri odağı olduğu Konyaspor'un mevcut kadrosu ligde kalmaya yeterli bir kadro olmasına rağmen, korkak ve defansif oyunu nedeniyle puan almakta zorlanıyor.
2 sezon önce şampiyonluğa oynayan Sivasspor yaptığı yanlış hamleler sonucu geçen sezon düşmekten adeta ucu ucuna kurtulmuştu, bu sezonda kendisini toparlayamayan ve istikrar sağlayamayan ekip yine kendisini dibin sonlarında gördü. 2 sezondur ligin sonlarına oynayan Sivasspor eğer devre arasında toparlanamazsa bu sezon küme düşebilir.
Bank Asya'dan çıktıktan sonra birden bütün kadrosunu değiştirip yepyeni bir ekip kuran Bucaspor hala takım olmaya çalışıyor. Karabük'ün kadroyu koruma mantığına zıt olarak tüm kadroyu sıfırdan yapmaları nedeniyle bir türlü istedikleri oyunu sahaya yansıtamıyorlar. Aslında sezona Bülent Uygun yönetiminde iyi başlamış olan İzmir ekibi, Uygun'un zamansız istifası sonrasında hala toparlanamamış gibi duruyor. Aslında kadroları ligde kalmaya yetecek kalitede olmasına rağmen bir türlü yeteneklerini sahaya yansıtamıyorlar. Şu an ki durumda tekrardan Bank Asya yolcusu olacaklar gibi duruyor.
Kasımpaşa, geçen sezonun flaş ekibiydi, Yılmaz Vural yönetiminde açık ve göze hoş gelen oyunuyla herkesin beğenisini kazanan Kasımpaşa, bu sezon bir türlü istediği oyunu sahaya koyamayınca ligin dibine demir atmış oldular. Daha önce Bank Asya'ya düşüp tekrardan çıkan İstanbul ekibine malesefki tekrardan Bank Asya yolları gözüküyor.

23 Kasım 2010 Salı

Alex ve 3000. gol

Aslında Alex'in Fenerbahçe'nin lig tarihindeki 3000. golü geçen hafta atması bekleniyordu. Gaziantep maçında gol atarak kendisinin 100. golüne de ulaşmıştı fakat takımı 2999. golde bırakmıştı.
Buca karşısında, Fenerbahçe'nin bol gol bulması bekleniyordu fakat asıl istenen ilk golü klübe mal olmuş olan Kaptan'ın atmasını istiyordu. Alex de bu heyecanlı bekleyişi fazla uzatmadı daha 34. sn de topu ağlara göndererek Fenerbahçe'nin lig tarihindeki 3000. golüne imza atmış oldu. Hatta geçtiğimiz hafta yapılan aslında Alex'in 100. değil 98. golüydü muhabbetlerine de nispet yaparcasına 3 gol birden attı ve hem 100 golünü hemde takımın 3000. golünü garantiye almış oldu.

Fenerbahçe'nin lig tarihindeki önemli golleri:
1.gol: Ergun Öztuna
500.gol: Ogün Altıparmak
1000.gol: Erol Togay
1500.gol: Şenol Çorlu
2000.gol: Uche
2500.gol: Pierre van Hooijdonk
3000: Alex de Souza
3000.gol

21 Kasım 2010 Pazar

Fotoğraflarla En Genç Şampiyon

Zordur Formula 1'de Dünya Şampiyonu olmak;

Yarışı kazandığın anda bile, şampiyonluğa sevinmeden önce şampiyonadaki rakiplerinin çizgiyi geçmesini beklemek gerekir. Ne olur ne olmaz...Aracın üzerine çıkıp, sevinmek ve zıplamak için denge gerektirir.
Bazen gözyaşlarına hakim olamamaktır.Bazen de, kazandığın onlarca kupa arasından birtanesine özel anlamlar yüklemek, aşık olmaktır.Eski şampiyonlarla birlikte şampanya içmektir... Hatta eski şampiyonlar tarafından sarhoş edilmektir...
Sevinci ve hırsı aynı anda yaşamaktır.

Fotoğraf makinalarının odaklandığı tek kişi olmaktır.



Ezilme tehlikesi geçirmek pahasına sevinmek ve sevinci paylaşmaktır. Şampanya ile duş almak, zafer sarhoşu olmaktır...
Zaferi getiren ekibine saygı duymaktır.
Finiş çizgisini son kez geçene kadar rekabet ettiğin takım arkadaşınla, şampiyonluktan sonra doyasıya sevinebilmek, kavgaları unutabilmektir.
Çevrenizdeki insanları da sevincinize ortak edebilmektir.
Her an, her yerde kendinizi görmektir.


Köşe bucak kaçsanız da basın mensuplarına yakalanmak, her anınıza ait fotoğraf çektirmektir.

Zordur F1'de şampiyon olmak; psikolojik, fiziksel, mekanik, kimyasal.......vb. birçok konunun ortalamasında en iyi olmaktır.

20 Kasım 2010 Cumartesi

19 Kasım 2010 Cuma

Misimovic ve Hagi

Galatasaray'dan gündeme bomba gibi düşen bir açıklamayla Misimovic'in kadro dışı bırakıldı. Zaten böyle bir olayın olacağı haftasonunda Hagi'nin yaptığı açıklamadan da belliydi, "kiralık futbolcu istemiyorum", kastettiğinin İnsua değil de Wolfsburg ile yapılan ilginç anlaşmanın maddeleri nedeniyle Misimovic olduğu zaten konuşuluyordu.
Misimovic'in kadro dışı bırakılmasını irdelerken, öncelikli olarak takımdaki kötü gidiş nedeniyle kadro dışı bırakılması gereken kişinin Misimovic mi olması gerektiğine bakalım.

Galatasaray'da bu sezonun en çok eleştirilen isimlerin başında; Servet, Ayhan, Kewell, Mustafa Sarp, Hakan Balta geliyor. Aslında bir bakıma takımın savunma yükünü çeken kısımları Galatasaray'ın en çok ve acımasızca eleştirilen kısmı. Özellikle Galatasaray'ın son haftalarda yediği gollerin pek çoğunda Servet'in bireysel yeteneği (!) söz konusu. Takımın formsuz gözüken isimlerinden Elano ve Misimovic ise; Elano takıma Dünya Kupası yorgunluğu ile katıldı ve pozisyon olarakta alışık olmadığı bir mevkide oynatılmasına rağmen herkes Elano'dan sürekli asist yapmasını ve gol pozisyonuna girmesini, Dünya Kupasında ki ve daha önce Avrupa'da adının geçtiği dönemdeki Elano gibi olmasını, bekliyor.
Misimovic konusu da aslında Elano konusundan pek farklı değil; Galatasaray, Avrupa Ligi'nde devam etme ümidi taşırken, Avrupa'da iddaalı olmak adına takımı güçlendirme çalışmaları içinde transferi başlatıldı, fakat Misimovic Galatasaray'a imza attığında takım çoktan Avrupa Kupalarına veda etmişti ve lig de başlamış durumdaydı. Wolfsburg'da önünde Dzeko ve Martins gibi iki adam varken attığı ara toplarla takımını pozisyona sokan ve sürekli asist yapan Misimovic, Galatasaray'da, Baros'unda sakatlığı sonrasında, önünde forvet orjinli bir oyuncu olmadan sahaya çıktı ve genelde alışık olduğu mevki olan forvetlerin arkasında merkezde oynamak yerine sol kanatta tercih edildi.
Zaten Galatasaray'ın elinde Kewell, Arda, Elano, Pino varken Misimovic transferi en başta da göz boyamak taraftarın ilgisini yönetimin üzerinden çekmek amaçlı yapılmış bir transfer görünümündeydi.

Gelelim neden kadro dışı bırakılan kişinin Misimovic olduğuna, gerçekten de bütün suç Misimovic'te miydi ?
Hagi gerçekten bütün kötü gidişin sorumlusunun Misimovic olduğunu düşünüyorsa, basit bir hamleyle Misimovic'i yedek klubesinde yanına oturtur ve Misimovic'ten bağımsız olarak kafasındaki takımı sahaya sürerdi. Peki Hagi ne yaptı, Misimovic'i kadro dışı bıraktı. Bunun altında büyük ihtimalle taktiksel sebeplerden ziyade takım içinde yarattığı bazı problemlerin olması daha muhtemel. Fakat takım içinde sürekli bir form düşüklüğü ve uyumsuzluk varken, faturanın daha takıma adapte olamamış ve başarısızlıktan başka birşey görmemiş olan yeni transfere kesilmesi, insanı altında başka sebepler aramaya itiyor.
Altından çıkartılabilecek en makul sebep ise şu şekilde; yönetim Rijkaard'dan sonra, sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer mantığıyla Hagi'yi getirdi. Rijkaard gibi kendi bildiğini okuyan bir teknik direktör yerine gelen Hagi, yönetim ile ortak hareket ederek; hem takımı gelecek sene için hazırlıyacak, hemde takım içinde ki revizyon yönetimin istediği ve takımın kazanç sağlıyacağı şekilde gerçekleşecekti. Yani Hagi bu sezonun sonuna kadar yönetimin istediği doğrultuda kararlar alıp, yönetim üstündeki baskıyı hafifleticek, seneye de yeni oluşturulan kadro ile bu sezondan hazırlayacağı bir taktik oturtup yoluna devam edecekti.

Misimovic'in kadro dışı bırakılması da aslında bu olaylar zincirinin ilk halkası; göz boyamak için ve takımın şiddetle ihtiyaç duyduğu tipte bir oyuncu olmamasına rağmen transfer yapılan Misimovic transferinin yanlış olduğu biliniyordu. Yönetim bu sebeple Misimovic'in sözleşmesindeki taksitler ödenmezse Misimovic Wolfsburg'a geri döner maddesini kullanma kararı aldı. Fakat sezon sonuna kadar kadroda tutup oynatıp sonra Wolfsburg'a geri yollamak da transfer hatasını kabul etmek manasına gelecekti ki zaten eleştiri oklarının hedefinde olan Galatasaray yönetimi için bir darbe daha olmuş olacaktı. Bu sebeple Misimovic, saha dışı hareketleri nedeniyle kadro dışı bırakıldı, büyük ihtimalle devre arasında olmazsa sezon sonunda Wolfsburg'a takıma uyum sağlıyamadığı ve sorun yaşadığı gerekçeleri öne sürülerek geri gönderilecek.

Galatasaray yönetimi bu hamlesinin altından kalkabilirse eğer, bir taşla iki kuş vurmuş olucak. Hem Hagi'nin otoritesi olduğu ve takım içinde hayati kararlar aldığını medyaya göstermiş olacaklar, hem de hatalı yapılmış bir transfer hamlesinden minimum zararla kurtularak, bir sonraki transfer dönemi için bütçe yaratılmış olunacak.

18 Kasım 2010 Perşembe

Benitez İçin Geri Sayım

Benitez'in başarılı olup olmadığı tartışılabilir fakat Benitez ciddi anlamda şanssız bir teknik direktör. Valencia başarılarının ardından gittiği Liverpool'da Avrupa'da sürekli ve daimi başarılar elde etti. Elinde yeterli olmayan bir kadro olmasına rağmen Şampiyonlar Ligi'nin tozunu attı, fakat EPL'ye döndüğünde hiç başarılı olamadı. Hatta İstanbul'da ŞL Kupası'nı kaldırırken, EPL'yi Şampiyonlar Ligi'ne gidemiyeceği bir konumda bitirdiğinden dolayı şampiyon takım kontenjanıyla Şampiyonlar Ligi'ne katılma hakkı elde edebilmişti. Fakat Liverpool maddi hamlelerini yanlış yaptığı için batma periyoduna girdiğinde, Benitez eldeki oyuncularla başarı gelmesi için transfer yapılması lazım ısrarını sürdürünce ve takım takviye yapılmadığından dolayı Avrupa'da ilerlemekte sorun yaşamaya başlayınca, bu sebeple gelirlerde iyice azaldığı için eldeki oyuncuların bile elden çıkarılması gündeme gelince Benitez'in kariyeri için tek yol, istediği transferlerin yapılabileceği bir takımın başına geçip tekrardan Avrupa sahnesinde zirveye oynamaktı.

Liverpool'dan ayrılan Benitez, adeta 4 ayak üstüne düştü; Real Madrid'in başına geçen Mourinho'nun yerine, Şampiyonlar Ligi Şampiyonu olan İnter'in başına geçti. Benitez'in İnter şanssızlığı da bu noktada başlamış oldu. Aralarında sürekli bir soğukluk olan Mourinho, Benitez için "orda zaten oturmuş bir taktik var, Benitez'in tek yapması gereken oturup izlemek" şeklinde açıklamalar yaptı. Benitez'de bu meydan okumaya karşılık vererek İnter'de yeni bir sistem oturtacağını ve kendi sistemiyle başarılı olacağını söyledi. Fakat yinede Benitez'in omzundaki yük büyüktü, bir yanda dünyanın en iyisi olarak gösterilen Mourinho'nun yerine geçtiği için bütün gözler O'nun üzerindeydi ve herkes sürekli Mourinho ile karşılaştıracağından dolayı, başarılı olup en az Mourinho kadar iyi olduğunu kanıtlamak zorundaydı, diğer yandan da Mourinho'ya taktik olarak da meydan okuduğundan dolayı takımına yeni bir sistem oturtmak zorundaydı.

Bu koşullar altında, İnter'deki ilk sezonuna Benitez yoğun bir baskı altında başladı ve Süper Kupa finalini kaybetti, üstüne lige de iyi bir başlangıç yapamadı ve 2 sezondur ligi domine eden İnter birden kendisini ortasıralarda buldu ve takım ritmini bir türlü bulamadı.

Pazar günü Milano derbisinde 1-0 kaybederek ezeli rakibi Milan'ın 6 puan gerisine düştüler. Bu mağlubiyet üzerine Başkan Moratti "Kaybettiğimiz için söylemiyorum, ama inanılmaz kötü oynadık. Geçen yıl bütün kupaları kazanan takımı yeniden motive etmek kolay değil. Ama bir teknik direktörün görevi bu. Inter'i 10 yıldır bu kadar kötü görmedim. Bazı değişiklikler artık kaçınılmaz" diyerek topu Benitez'e atmış durumda.

Benitez'in, önündeki 2 maçta (Cheivo ve Şampiyonlar Ligi'nde Twente) herhangi bir puan kaybı veya hata yapması sonucunda önümüzde ki hafta içinde kovulacağı konuşulmaya başlandı. Diğer yandan Benitez açısından bir şanssız haber de Rusya'dan geldi. Luciano Spalletti, Zenit'in başında sezonu şampiyon olarak tamamladı ve Rusya Ligi erken bittiği için çağrılması durumunda İnter'in başına geçmeye hazır durumda. Benitez'in yerine ismi geçen diğer iki isim ise; Trapattoni ve Leonardo.

Helal Olsun


Asya Oyunları, çeyrek final maçında 0-0 biten Katar-Özbekistan maçının uzatma bölümünde Katarlı Albulushi öyle bir gol kaçırdı ki, bu kaçırıştan ötürü kendisine kızmaktan ziyade zor olanı yapmayı becerdiği için tebrik etmek lazım.

Naptın Nani!


Portekiz'in İspanya'yı 4-0 yendiği hazırlık maçı, 0-0 devam ederken; art arda attığı çalımlarla ceza sahasına giren Cristiano Ronaldo, topu Casillas'ın üzerinden aşırtarak ağlara doğru yolladı, fakat arkadan gelen Nani topa çizgi üzerinde müdahale ederek kendi adına ağlara yolladı. Fakat Nani, ofsayttan gelip topa müdahale ettiği için bu güzel gol sayılmamış oldu.

FIFA 2010 Puskas Ödülü



Puskas Ödülüne aday olan 10 gol açıkladı. İçlerinde Hamit'in Kazakistan ağlarına yolladığı müthiş vole de mevcut. Bakalım bu sezon gollerin en güzeline verilecek efsanevi Puskas Ödülü kime gidicek.

1. Hamit Altıntop, Turkey v Kazakhstan, Euro 2012 qualifier
2.Matthew Burrows, Glentoran v Portadown, Northern Ireland Premiership
3.Linus Hallenius, Hammarby v Syrianska, Sweden Superettan
4.Lionel Messi, Barcelona v Valencia, La Liga
5.Samir Nasri, Arsenal v Porto, Champions League
6. Neymar, Santos v Santo Andre, Paulista
7.Arjen Robben, Bayern Munich v Schalke, DFB Pokal
8.Siphiwe Tshabalala, South Africa v Mexico, World Cup
9. Giovanni van Bronckhort, Holland v Uruguay, World Cup
10. Kumi Yokoyama, Japan v North Korea, U17 Women’s World Cup

Gourcuff'dan Tanıdık Açıklama

Lyon'un sezon başındaki yıldız transferi Yoann Gourcuff, bu sezon bayağı bir karışmış durumda olan France League 1 hakkında samimi açıklamalarda bulunmuş.
"Bu sezon Fransa 1. Lig'inde kalite konusunda eksiklik olduğunu söyleyebiliriz. Lille'i saymazsak çok az kulübün sezon başında beklenen hedeflerine doğru yürüdüğünü görüyoruz. Bu sene lig gerçekten biraz tuhaf ama aynı zamanda da özel ve zor. Umuyorum ki ikinci devrede biraz daha mantıklı sonuçlar alınır"
Fransa'da ligin 13. haftasına gelindiğinde, lig lideri Brest, 2. Lille, geçen sezonun şampiyonu Marsilya 6., Bordeaux 7., sezonun en büyük şampiyonluk adayı Lyon ise 8. sırada.

Gourcuff 3 büyüklerden birinin futbolcusu olsa ve Süper Toto Süper Lig için bu açıklamaları yapmış olsa kimse şaşırmaz. Sadece şu an ligin üst sıralarında bulunan takımlar biraz kızar köpürür fakat Türkiye'nin geneline hakim olan 3 büyükler kurgusu nedeniyle de bu açıklamalar haklı bulunur.
12 haftasına geldiğimiz STSL'de; sezona büyük hedeflerle başlayan ve iyi hazırlanan Trabzonspor lider, geçen sezonun şampiyonu Bursaspor 2., ölü hallerinin bile şampiyonluk adayı olduğu ve zaten ellerinde bulunan mevcut kaliteli kadrolarına yeni yıldız transferler katarak Süper Lig'i yeniden domine etmeyi amaçlayan 3 büyüklerden; Fenerbahçe 5., Beşiktaş 6., Galatasaray ise 10. sırada.

Oyuncu Var Tercüman Yok

Son zamanlarda ülkemizde tercüman denince akla gelen ilk olaylar; Rijkaard'a bir türlü düzgün tercüme yapılamaması ve Schuster'in röportaj dili konusuydu. Biraz daha geçmişe gidersek Bursaspor'un, Batalla transferi sonrasında klüpte Portekizce tercüman bulunmamasından dolayı genç oyuncunun hazırlık kampını elinde bulunan bir listede yazan kelimeler vasıtasıyla tamamladığı haberiydi. Adana'dan gelen haber ise hepsini gölgede bırakacak bir olay olmasına rağmen, pek büyütülmedi.

17 yıldır Türkiye Bayanlar Süper Futbol Ligi'nde mücadele eden Adana İdmanyurdu, bu sezon yeni bir atılım yapmaya karar vererek, ülkemizdeki Brezilya ekolününde etkisiyle; Brezilya'dan 2 bayan futbolcu transfer etmiş. Kişi başı 50bin$ transfer bedeli ödenerek transfer edilen; Tatiana Rosario Nagueria (26) ve Jaqueline Gencalves (25), şehre ve takımlarına kısa sürede uyum sağlamışlar. Fakat ortada büyük bir sorun var, Adana İdmanyurdu iki oyuncuyu transfer etmesine rağmen takıma Portekizce bilen bir tercüman kazandırmamış, bunun üzerine de Brezilyalı oyunculara biraz Türkçe öğretilmiş. Temel bazı kelimeleri, "şut" "pas" gibi, öğrenen oyuncular başka bir şey ifade etmek istediklerinde ise futbol terimlerinin evrenselliğini kullanarak takım arkadaşları ile dialoga geçiyorlarmış.

Adana İdmanyurdu Başkanı Mehmet Ali Akgün, Brezilyalı transferleri için iddalı konuşmuş; Türkiye'ye ilk defa Brezilyalı bayan oyuncu transfer edildiğini söyleyen Akgün, yeni transferler ile birlikte şampiyonluğun bu sezon ki en büyük adayları olduklarını belirtmiş.

Bayan futboluna böyle transferler yatırımlar yapılması ülkemiz adına sevindirici bir olay olsa da; ülkemize binlerce kilometre uzaklıktaki bir ülkeden 2 bayan futbolcuyu getirip, bir tercüman ayarlamamak da ülkemiz adına utanç verici bir olay. Hiç bilmedikleri ve yabancı oldukları yeni bir kültür karşısında iki bayan sporcunun en büyük iletişim aracı olan dili kullanamadan nasıl bir yaşam sürecekleri ve takım arkadaşlarıyla uyum sağlayıp bir takım kimliğine nasıl bürünecekleri de başlı başına bir merak konusu.

16 Kasım 2010 Salı

Nico Hulkenberg, Yetenek-Para Savaşını Kaybetti

Formula 3 ve Gp2 şampiyonluklarının ardından Formula 1'e geçiş yapan, genç Alman pilot Nico Hulkenberg, Williams macerasının sona erdiğini açıkladı.
Aslında sezon ortasından itibaren beklenen bir durumdu; Williams takımının Nico yerine, Gp2'nin yeni şampiyonu Pastor Maldonado'yu düşündüğü uzun süredir kulislerde konuşuluyordu. Williams'ın Maldonado'yu istemesinin sebebi ise yetenekten ziyade, arkasında çok sağlam sponsorlarının olmasıydı.

Brezilya Gp'de kimsenin beklemediğini yaparak adeta uçarcasına attığı turlar sonucu pol pozisyonu kazandığında; "yeteneğim olduğunu gösterdim, bu sporda sırf para için bir pilotun gönderilmek üzere olması gerçekten çok acı bir durum. Bence; Rubens ile birlikte gayet iyi bir ikiliyiz ve takımın ihtiyacı olan tüm yeteneğe de sahibiz" şeklinde açıklama yapmıştı. Hatta Brezilya'da ki pol pozisyonu sonrasında Nico yerine Rubens Barrichello'nun gidebileceği bile konuşulmaya başlanmıştı.

Sezonu 23 puanla, 14. sırada bitiren ve takım arkadaşı Barichello'nun 24 puan arkasında kalan, Nico Hulkenberg için Williams macerası böylece bitmiş oldu. Manejeri; diğer takımların Nico için teklifte bulunduğunu ve Nico'nun gelecek sezon için kendisine kesinlikle bir koltuk bulacağını söylüyor.

Williams'ın efsane başkanı Frank Williams, Nico ile yaptığı açıklamada; "Öncelikle bu seneki sıkı çalışmaları ve bunun öncesinde kendisini Formula 1'e hazırladığı için Nico'ya teşekkür etmek istiyorum. Formula 3 ve GP2'deki şampiyonlukları ve F1'deki ilk senesinde onu desteklediğimiz için büyük gurur duyuyoruz. Williams'ta senelerdir spora yeni yetenekler getirmek için çalışıyoruz ve Nico'nun harika işler yapmayaca devam edeceğine inanıyoruz. Ona iyi dileklerimizi sunuyoruz ve umarız gelecekte yollarımız yine kesişir." dedi.

Nico ise; Williams'ta mutlu olduğunu, birliktelik devam etseydi mutluluğunun devam edeceğini, belirterek, tüm Williams F1 takımına teşekkürlerini sunmuş.

Diğer yandan ortalıkta kesin bir anlaşma bulunmamasına rağmen GP2 şampiyonu Pastor Maldonado'nun Williams'a imza atmasına kesin gözüyle bakılıyor. Ayrıca Venezuella petrol şirketi, olan ve Maldonado'nun sponsoru PDVSA'nın da Williams ile 15milyon€'luk bir ön-sponsorluk sözleşmesi imzalamış olduğu dedikoduları da alevlenmiş durumda.

Bakalım sezonun flaş isimlerinden Nico Hulkenberg'i seneye hangi renk tulumlar içinde izliyeceğiz...

Herkesin Bayramı Mübarek Olsun

Juventus ve Del Piero'nun Geleceği

Juventus, Nedved'in futbolu bırakması sonrasında yeni bir yapılanmaya gitme kararı aldı. Efsane kadrosundan elde kalan tek elde kalan ve sözleşmesi bitecek olan Del Piero'ya 2 sene daha takımda kal, yeni oluşumun içinde bir bağdaştırıcı ol denildi. Hatta O futbolu bıraktığında yerini tutsun diye yüksek bonservis bedeli ödenerek Diego transfer edildi. Ama hiç biri "kaptan"ın yerini tutmadı. 36 yaşına gelmesine rağmen, Juventus; hala Del Piero varsa sahada güçlü ve korku salan bir ekipse; Del Piero yokken de klasik bir orta sıra takımından farksız, tadı tuzu olmayan vasat bir ekip halini alıyor.

Efsane Kaptan'ın bu sezon sonunda sözleşmesi bitiyor, 36 yaşında ki bir futbolcuya yıllık 3 milyon € vermek, açıkçası Juventus'un canını sıkıyor, fakat kaptanını da bırakmak istemiyor. Juventus'un şu an için Del Piero'dan istediği, biraz daha az maaşı kabul edip futbolu efsane olduğu siyah-beyaz forma altında bırakması. Diğer yandan da Amerika'dan ve Almanya'dan bazı ekipler şimdiden Del Piero'nun kapısında, Juventusla anlaşamamasını bekliyorlar. Del Piero'da en azından 1 sene daha futbol oynamak istediği için Juventus ile anlaşamaması halinde bu ekiplerden birine gitmeye sıcak bakıyor.

Juventus'da, çıktığı 647 maçta 278 gol atma başarısı gösteren, kaptanının sezon sonunda gitmesi ihtimaline karşılık B planı kulislerde dolaşmaya başlamış durumda. Real Madrid'in büyük ümitlerle transfer ettiği fakat bir türlü beklenen patlamayı gösteremeyen Benzema'ya, kaptan ile anlaşılamaması durumunda, eldeki bütün imkanlar kullanılarak siyah-beyazlı forma giydirilecek.

Afellay, Barça'da

Sezon sonunda sözleşmesi biteceği için, haftalardır ismi pek çok transfer spekülasyonunda geçen PSV'nin 24 yaşındaki yıldızı İbrahim Afellay'ın; Barcelona ile anlaşmaya vardığı açıklandı.

Büyük klüplerin transfer listesinde olmasına rağmen, sözleşmesi sezon sonunda biteceği için Afellay'ı devre arasında satarak para kazanmak isteyen PSV, Barcelona'nın önerdiği 3milyon€'ya evet dedi.

15 Kasım 2010 Pazartesi

Abu Dhabi'de Şampiyon VETTEL


Sıralama turları beklenenden daha mücadeleci geçmiş ve Vettel pol pozisyonu almıştı. Arkasında Mucizeyi kovalayan Hamilton, 3. sırada şampiyona lideri Alonso, 4. sırada geçen sezonun şampiyonu fakat bu sezon rakiplerine göre daha erken havlu atan Button, 5. sırada şampiyonanın favorilerinden Webber ve 6. sırada 2008'de son turda kaybettiği şampiyonluktan sonra hala toparlanamayan Massa.

5 kırmızı ışık tek tek yanıp söndüğünde grid ilk viraja doğru bu sıralamada hareketlendi, pistin kirli tarafından kalkmasına rağmen iyi ivme yakalayan McLaren'lerden, Hamilton Vettel'in içine bir bakış atmasına rağmen Vettel'in savunmasını geçemeyince ilk virajı 2. sırada döndü, fakat Jenson Button ilk viraja girmeden önündeki Alonso'nun yanına kadar gelmeyi başardı ve virajın içini alınca da Alonso'yu 4.lüğe itmiş oldu.

İlk turda 5. virajın çıkışında takım arkadaşı Rosberg ile girdiği mücadele sonrasında kerbin üzerinde spin atan Schumacher'in aracının üzerine üzerine, virajı dönen ve kalabalık nedeniyle kaçıcak alan bulamayan, Liuzzi kelimenin tam manasıyla paralel park yaptı. Kaza yapan ikili el ele pitin yolunu tutarken, bu sezon lider görmeyi alışkanlık haline getirdiğimiz Bernd Maylander yine piste girmişti.


Güvenlik aracının piste girmesi bu turlarda, şampiyonluk adayları için iyi gelmişti. Çünkü kalkışın ardından artan tempo böylece yavaşlamış olacağından grid sıralaması iyice yerine oturmuş olacak ve kaza ihtimalleri azalmış olacaktı. Hem büyük stress altında yarışa başlıyan pilotlar için adeta bir soluk alma periyodu olurken, bir yandan da kalkış sonrası hem pistin ısınması hemde lastik ve frenlerin ideal ısılarına gelmesi için de yararlı bir periyottu. Arka sıralardaki pilotlar ise güvenlik aracının girişini erken bir pit stop avantajı olarak görüp hemen pite yöneldiler; Vitaly Petrov ve Nico Rosberg bu erken pite giren isimlerin içindeki göze çarpan pilotlardı.

Yere dökülen benzinin temizlenmesi sonrasında yarış 6. turda yeniden başladı. Hamilton, Vettel'i 1-2 sn aralığında sürekli kovalarken, Jenson Button bu ikilinin 5sn arkasında rahat fakat öndekilerin arayı açmasına izin vermiyecek bir şekilde takibine başladı. Alonso, Webber, Massa bölümü ise birbirini kovalayarak fakat geçicek kadar yaklaşmayarak, öndeki grubu takip ediyordu.
Şampiyonluk adayları arasında pite ilk giren isim Webber oldu, otelin altındaki virajda arka lastiğini bariyerlere sürten ve sonrasın da arka lastiklerde sorun var diye telsizden takıma bilgi veren Webber daha tur bitmeden pit yoluna doğru yöneldi. Pitten trafiğin içine 16. sırada çıkan Webber böylece şampiyonu belirliyecek olan yarışta bir anda avantaj kaybetmiş oldu. Ferrari, yinede Webber'in arkada kalmasını garantilemek adına Massa'ya bir tur daha attırıp, pite çağırdılar, amaç Massa'yı Webber'in önüne çıkartıp, Webber'i kontrol altında tutmaktı. Fakat hesaplar tutmayınca Massa, Webber'in arkasında pitten çıkmış oldu.

Ferrai, Webber'in yaptığı hatayı ve Massa'yı da erken pite alarak, Massa için yarışı bitirdiklerini fark etti. Çünkü Massa, Webber ikilisi; ilk turda pite girmiş olan Petrov ve Rosberg ikilisinin arkasında pitten çıkmışlardı ve bu ikiliyi pist üzerinde geçmedikleri taktirde yarışı bu pilotların arkasında bitirmek zorunda kalıcaklardı. Bu sebeple Alonso'dan hızlı turlar atıp biraz daha pistte kalmasını ve öyle pite gelmesini istediler. Alonso elinden geldiği kadar zorladıktan sonra pite yöneldi ve pitten kritik bir noktada çıktı. Webber ve Massa'nın önündeydi fakat, Petrov'un arkasında 12. sıradaydı. Fakat yarışın daha 16. turuydu ve daha koşulacak 39 tur vardı, şampiyonluk yarışı hala her ihtimale gebeydi.


Arka bölümle arayı sürekli olarak açan, Hamilton Vettel ikilisinden ilk olarak pite giren isim Hamilton oldu. Pitten 5. sırada çıkan Hamilton, daha pite girmemiş olan Kobayashi ve Kubica'nın arkasına düşmüştü. 25. turda pite giren Vettel ise, pite giriş turunda attığı hızlı tur sayesinde bu 3lünün önünde 2. sıradan pitten çıkarak büyük avantaj sağlamış oldu. 2 tur içinde Kobayashi yi geçen Hamilton, Kubica'nın arkasına yapıştı. Pistin diğer bölümünde ise, şampiyonluğu kovalayan Alonso diğer Renault'un, Petrov'un, arkasına takılmış olarak ümitlerini tüketiyordu. Yarış dışı kalma pahasına yaptığı ataklarda sürekli Petrov'un savunmasıyla karşılaşıyordu.



Vettel, bu bölümde Hamilton - Kubica ikilisiyle sürekli olarak farkı açmaya devam ediyordu. Yarış lideri konumuna gelen Jenson Button ise pite girmek için takım arkadaşının Kubica'yı geçmesini bekliyordu, çünkü olası bir Hamilton-Vettel mücadelesi durumunda, Button hayati bir rol oynayabilirdi, ve uygun koşullar yani Webber ve Alonso puan alamıyacak durumda kalmaya devam ederlerse, Hamilton'un şampiyon olmasını sağlıyabilirlerdi. Fakat Hamilton, Kubica arkasında takılınca, Button'da hızlı turlar atmayı bırakarak, yarış temposuna ayak uydurdu. Button ve Kubica pite girdiğinde, grid son haliyle şekillenmişti. Vettel- Hamilton- Button... 7. Alonso, 8. Webber.


Son turlarda Hamilton arayı kapatmaya başlasa da yarışın bitmesine artık sayılı turlar kalmıştı. Vettel, rakiplerinin yanlış stratejileri ve kendisinin mükemmele yakın pit stratejisi sayesinde yarışı kazandı. Alonso bitiş çizgisini 7. sırada geçene kadar RedBull pit duvarında gergin bir bekleyiş hakimdi. Alonso bitiş çizgisini Petrov'un arkasında geçtiği andan itibaren ise RedBull duvarında sevinç çığlıkları yükseliyordu, Vettel aracında sevinçten ağlarken, 39 tur boyunca yaptığı savunmayla Alonso'yu şampiyonluktan eden Petrov'a Alonso boş turda yanına gelerek el hareketi yapıyordu, Mark Webber ise ortalıkta görünmüyordu. Zaten şampiyonluk ümitleri çok düşük olan McLaren pilotları ise yeni şampiyon Vettel'i kutluyorlardı.

Son 3 yılın şampiyonu; Hamilton(2008), Button (2009) ve yeni şampiyon Vettel(2010) aynı podyumu paylaşarak, şampiyonluk yarışına yakışır bir podyum sergiliyorlardı. Bu yarış sonucunda, Hamilton en genç şampiyon ünvanını, kendisinden 150 gün daha genç şampiyon olan Vettel'e devrederken, Button'da sezon boyunca taşıdığı "1" numarayı Vettel'e devretmiş oldu.


Sezon sonu klasmanı:

1. SEBASTİAN VETTEL (ALMANYA) RED BULL 256 puan
2. Fernando Alonso (İspanya) Ferrari 252
3. Mark Webber (Avustralya) Red Bull 242
4. Lewis Hamilton (İngiltere) McLaren 240
5. Jenson Button (İngiltere) McLaren 214
6. Felipe Massa (Brezilya) Ferrari 144
7. Nico Rosberg (Almanya) Mercedes GP 142
8. Robert Kubica (Polonya) Renault 136
9. Michael Schumacher (Almanya) Mercedes GP 72
10. Rubens Barrichello (Brezilya) Williams 47
11. Adrian Sutil (Almanya) Force India 47
12. Kamui Kobayashi (Japonya) Sauber 32
13. Vitaly Petrov (Rusya) Renault 27
14. Nico Huelkenberg (Almanya) Williams 22
15. Vitantonio Liuzzi (İtalya) Force India 21
16. Sebastien Buemi (İsviçre) Toro Rosso 8
17. Pedro de la Rosa (İspanya) Sauber 6
18. Nick Heidfeld (Almanya) Sauber 6
19. Jaime Alguersuari (İspanya) Toro Rosso 5

13 Kasım 2010 Cumartesi

Alex Dalyaya Doğru

Geldiği günden beri, medyanın yarısı tarafından yüceltilen, yarısı tarafından da koşmuyor diye yerin dibine sokulan hafta sonu oynanacak Gaziantepspor maçıyla birlikte yeni bir ünvana kavuşacak.
2005 yılından bu yana lig maçlarında 99 golü bulunan Alex, bir gol daha atması halinde 100. lig golüne ulaşıcak. Alex 100. golü bulması halinde, lig tarihinde bu ünvana kavuşan 3. yabancı oyuncu ( diğerleri Boliç ve Kona) ve genel olarakta bu rakamı aşmış 31. futbolcu olma ünvanına sahip olacak.

Diğer yandan bu haftasonu oynanacak Gaziantepspor maçına, Fenerbahçe lig tarihinde 2998 gol atmış olarak sahaya çıkacak. Yani Gaziantep karşısında atılması muhtemel bir 2. gol, Fenerbahçe Futbol Takımı'nın 3000. golü olma ünvanına sahip olacak.

Kim bilir belki Kaptan Alex tek golle bu iki ünvanı birden kazanıp, hem zaten girmiş olduğu klüp tarihine bir madde daha ekler, hemde attığı 100. golü büyük bir keyifle kutlar. Cevabı bu akşam oynanacak maçta alıcaz.

12 Kasım 2010 Cuma

Mekan Artı Perdelerini Açtı

Mekan Artı 6 Kasım’da Açılıdı!

6 Kasım’da sezona başlayan Mekan Artı, farklı tiyatroları ve Dance Camera 2010 festivalini ağırlıyor.

Haziran başından beri sanatseverlerin desteğiyle kurulma çalışmaları süren Mekan Artı, Tiyatro Artı'nın Kök adlı oyunuyla perdelerini açıyor. Harbiye'nin merkezinde eski bir oto garajından, Tiyatro Artı'nın gönüllü çalışanları ve sanatseverlerin desteğiyle dönüştürülen Mekan Artı, İstanbullu sanatçıların ve sanatseverlerin alternatif sesi olacağa benziyor.

Tiyatro Artı'nın yürütücülüğünü üstlendiği Mekan Artı, Kasım ayı boyunca çeşitli sanatçı ve grupları ağırlayacak. İlgi çekici çalışmalarıyla adını duyuran Esmeray, kendi yaşam öyküsünden hareketle hazırladığı Kars'tan gelişi, travesti oluşu ve İstanbul'da yaşadıklarını anlattığı Cadının Bohçası adlı oyunuyla 10 ve 24 Kasım'da Mekan Artı'da. 2008 yılında ilk oyunlarıyla izleyicilerin karşısına çıkan Aksine Tiyatro, ilk aksilikleri olan Parça Tesirli Pazarlar ile 21 Kasım'da Mekan Artı'da sahne alıyor. Genç ve dinamik bir topluluk olan Fabrika Sanat, geçen sezon sahneledikleri “Orda” adlı oyunuyla 20 Kasım'da Mekan Artı izleyicisi karşısında olacak. Ayrıca Mekan Artı, 22-30 Kasım tarihleri arası “Dance Camera 2010” festivali etkinliklerine ev sahipliği yapacak. Bunun yanında Mekan Artı Film Günleri kapsamında, Kasım boyunca Pazartesi akşamları Charlie Chaplin filmleri gösterilecek.

Mekân Artı. Harbiye'deki eski ve bakımsız bir oto garajından çağdaş bir sahneye dönüştürülen Mekân'ın çağdaş sanata hizmet eden tüm tiyatro ve dans etkinliklerine hizmet vermesi amaçlanıyor. Gösteri ve provalar için gerekli teknik aksamla donatılan Mekan Artı’nın sanatçılara yeni bir alternatif oluşturmasının yanı sıra çeşitli kurs ve atölyelere de ev sahipliği yapması hedefleniyor.Artı’ya göre, bugün çağdaş sanat çeşitli anlamlarının ve karşılığının dışında, her şeyden önce her türlü rengin içinde bulunduğu zengin bir yorum gücünü gerektirir. Çok yönlü olabilmek, başkasının gözüyle görebilmek, denemek adına bozup yeniden üretebilmek ve değişime açık olmak ve hem düşünsel hem de pratik anlamda“eksi”yle değil “artı”yla ilerlemek demektir. Mekan.Artı, ülkemizdeki rengin, hoşgörünün ve çoğulluğun gönüllü bir çalışanı olarak, sanatın birleştirici yönüne hizmet edecek.

Mekan Artı’nın aylık programı ise şu şekilde:

"KÖK" Tiyatro Artı
6 Kasım 2010 Cumartesi (Gala)
12 Kasım Cuma
13 Kasım Cumartesi
27 Kasım Cumartesi
Saat: 20.30

"Cadının Bohçası" Esmeray
10 Kasım 2010 Çarşamba
24 Kasım 2010 Çarşamba
Saat: 20.30

"Orda" Fabrika Sanat
20 Kasım 2010 Cumartesi
Saat: 20.30

"Parça Tesirli Pazarlar" Aksine Tiyatro
21 Kasım 2010 Pazar
Saat: 15.00

"40 Öncesine..." Mekan ARTI Film Gösterimleri

Modern Zamanlar – Modern Times
8 Kasım 2010 Pazartesi 20:30
Büyük Diktatör – The Great Dictator
15 Kasım 2010 Pazartesi 20:30

Altına Hücum – The Gold Rush
22 Kasım 2010 Pazartesi 20:30

Mekan Artı;

Üftade Sokak No:31/A Harbiye - İstanbul

Yani; Harbiye'de Hilton otelini buluyorsunuz, tam karşısında bulunan Akbank'ın yanındaki sokaktan girip 31 numaraya kadar yürüyorsunuz!

Gişe Saatleri
13:00-20:30
Tam: 25 tl İndirimli: 15 tl
(Film Gösterimleri Ücretsizdir)

iletisim@tiyatroarti.net
0212 224 57 56

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails