16 Eylül 2010 Perşembe

Mutluyum,Gururluyum,Şaşkınım,Üzgünüm


Evimizde düzenlediğimiz 2010 FIBA Dünya Şampiyonası sonrası duygularım mutluluk, gurur, şaşkınlık ve üzüntü...

Neden mutluyum?

Çünkü Türk spor tarihinde aldığımız en büyük ünvanı ülkemizde aldık.Bir daha yaparbilir miyiz bilemem ama bu başarıyla birlikte belli bir düzeyde kalmamız gerekiyor.

Neden gururluyum?

Turnuva boyunca basketbol kamuoyu Amerika'yı yenebilecek tek takımın Türkiye olduğunu söylemelerinden dolayı gururluyum.Bunun yanında bir daha göremeyeceğimiz ABD-Türkiye finalini gördüğüm için gururluyum.

Neden şaşkınım?

Bunun üstüne çok konuşuldu, yazıldı.Herkes farklı açılardan bakmaya çalıştı.Ben de bu konuda birşeyler yazmak istedim.Turnuva öncesi takımımızdan büyük bir başarı beklenmiyordu.Açık konuşalım.Hele ki hazırlık maçlarına baktığımızda.Grup maçlarına iyi başladıktan sonra üstüne bir de Yunan galibiyetini eklediğimizde bir anda kendimiz yaarı finale giden kolay bir yolda bulduk.Fransa'dan biraz çekinsek de iyi savunmamızla birlikte alnımızın akıyla sahadan galibiyet ayrıldık ve artık çeyrek finaldeydik.Slovenya maçında da devam eden o inanılmaz savunmamızla Slovenleri adeta perişan ettik ve bu maçı hayatları boyunca unutmamalarını sağladık.Maç sonuna geldiğimizde doğal olarak sevinç vardı.Maç sonu NTVSPOR'u izlerken Irmak Kazuk mikrofonu Hidayet'e uzattı ve Hidayet o meşhur "maddi manevi" ile başlayan cümleyi söyledi.o an ilk aklıma gelen Hidayet'in hem kaptan olması hem de yaşı itibariyle takımın abisi durumunda olması sebebiyle genç takım arkadaşlarını havaya sokmak ve motive etmek amacıyla söylediğini düşünmüştüm.Aklımda federasyonun siz başarılı olun ne isterseniz vereceğiz şeklindeki bir söylemde bulunacağını gibi bir düşünce yoktu.Sırbistan maçından sonra öğrendik ki çoktan verilecek primin miktarı konuşulmuş, kararlaştırılmış.Üstüne bir de Hidayet'in Sırbistan maçı sonrası "maddi manevi" demesi bana göre kötü bir görüntü idi.Ben isterdim ki final maçından sonra prim konuşulsun, oyuncuların primi düşünmeleri engellesin.

Neden üzüntülüyüm?

İlk neden ponpon kızlara izin verilmemesi durumu.Federasyon bir açıklama yapmış:"Gruptaki sıralamanın büyük ölçüde belirleneceği ve takımımızın elde edeceği başarılı sonuçların sıçrama noktası olmaları açısından hayati önem taşıyan Rusya ve Yunanistan müsabakalarında; seyirci konsantrasyonunun bozulmaması ve taraftarlarımızın takımımıza verdikleri önemli desteğin sekteye uğramaması adına Federasyonumuz, FIBA’ya bilgi vermek kaydıyla, dans ve gösteri ekiplerinin söz konusu müsabakalarda sahne almamasını sağlamıştır."Bu açıklama beni tatmin etmedi.Şu soru aklıma geliyor.Madem FIBA'ya habaer verdin, FIBA neden ceza kesti?Federasyon'un dediğini kabul ettik diyelim.Ya Bakan'ın söyledikleri bu kararı savunayım derken iyice saçmaladı.

İkinci neden madalya töreninde Başbakan ile Cumhurbaşkanı'n ıslıklanması ile ilgili olarak Bakan'ın söyledikleri.Şimdi ıslıklamayı haklı bularbilirsiniz ya da ne gereği var sonuçta spor bu diyebilirsiniz.Hiç itirazım olmaz.Sonuçta birini protesto etmek bir insanın en doğal hakkı ama bu haklarını kullananlar için terbiyesiz, sizinle görüşeceğiz gibi lafların edilmesi en az Başbakan'a ve Cumhurbaşkanı'na yapıldığını düşündüğünüz şey ,artık ismini siz koyun, kadar şey oldu.

Üçüncü neden ise basketbolcularımıza verdiğimiz primi devşirmede olsa atletizmde ülkemizi başarıyla temsil eden Abeylegesse ve Bekele'ye dünya şampiyonasında şampiyon olmalarından dolayı en az basketbolcularımız kadar hakediyorlar.İşte bu durumda ben burada başka şeyler ararım.Sporun içine siyaset karışmasın deriz ama bu olayla sanki spor ile siyaset iç içe girmiş gözüküyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails